31 Mart tarihinde yapılan yerel seçim öncesi de eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Ekonomiden sorumlu Devlet bakanı Ali Babacan’ın AK Partiden ayrılıp parti kuracakları söyleniyordu, Yerel seçim öncesi muhtemelen her iki siyasetçide “Hele bekleyip 31 mart neticelerini görelim” düşüncesinde olduklarından kamuoyunda “Bunlar parti kuramazlar” fikri ağır basıyordu.

Ne zamanki 31 Mart seçimleri oldu, AK Parti kendisini var eden büyük şehirlerin tamamını kaybetti işte o zaman Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan cephesinde başlayan hareketlenme 23 Haziranda Ekrem İmamoğlu’nun 800 bin farkla İstanbul büyükşehir belediye başkanlığını kazanmasından itibaren Ali Babacan kendisini AK Partiden tamamen koparan istifa dilekçesini verip yeni bir yola girmiş oldu.

Dolayısı ile 23 Haziran tarihinden itibaren Türkiye’nin gündemini tayin eden iki kişiden birisi İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile ortada partisi, kurumu, kuruluşu olmayan hatta sahada bir kez bile görülmeyen Ali Babacan oldu.

Uzunca bir süredir gazeteci olmamız vesilesi ile siyaset ile uğraşanlar yada bundan sonra siyasette var olmak isteyen epey bir tanıdık” Yüksel Ercan sen bilirsin Ali Babacan partiyi ne zaman kuruyor, parti kurucuları arasında tanıdık kimler var, bu parti kurulduğu andan itibaren yerel yöneticileri kimler olacak.?” şeklinde ardı arkası kesilmeyen soruları yağmur gibi yağdırıp duruyorlar.

Kabul etmek gerekir ki 03 Kasım 2002 tarihinden itibaren genel ve yerel siyasette söz sahibi olan , iktidarı bırakmayan AK Parti artık eski gücünde değil, 31 Mart seçimi öncesi  “Eğer 3 büyük şehir Cumhur ittifakının elinden çıkarsa Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sorgulanmaya başlar” diyen Devlet Bahçeli’nin dedikleri yerel seçimin üzerinden fazla bir zaman geçmeden sorgulanmaya başladı.

Ali Babacan’ın AK Partiden istifa etmesinden hemen sonra başlayan siyasi hareketlenmeyi AK Parti Genel başkanı Erdoğan dahil siyasetteki herkes görüyor, kabul ediyor, ortada henüz bir parti olmamasına rağmen milyonlarca insanın merak ettiği siyasi oluşum su sıralar gündeminde ilk sırasına oturmuş durumda.

Ali Babacan’ın ne zaman parti kuracağı, kurduktan sonra teşkilatlanmayı nasıl yapacağı, o aşamadan sonrada siyaseten nasıl bir ivme kazanacağını şimdilik bilmek zor, Ancak 03 Kasım 2002 tarihinden çok kısa bir zaman önce kurulan AK Partinin ilk seçimde iktidara gelmesi, yine 03 Kasım 2002’de yapılan seçimden aylar önce kurulan Cem Uzan başkanlığındaki Genç Partinin katıldığı ilk seçimde yüzde 7 gibi müthiş bir oy oranı yakaladığını, bundan daha da önemlisi Genç Partinin aldığı oy yüzünden MHP ve DYP’nin yüzde onluk oy barajının altında kaldıkları da çok iyi hatırlandığından Ali Babacan’ın kuracağı parti ile ilgili de fikir yürütmenin son derece zor olduğunu görüyoruz.

Şu sıralar TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin tamamı “ Seçime henüz 4 yıl var kimse erken bir seçimi aklından bile geçirmesin” demelerine rağmen özellikle Ali Babacan’ın AK Partiden istifa etmesi sonucu siyaset ile uğraşan kim varsa tamamı “Bu iş bilemdiniz bir yıl gider” şeklinde görüş açıklamaya başladılar.

Türkiye’de siyaset bundan 20 yıl öncesi gibi 10 yıl öncesi gibi yapılmıyor, Dünyada ve Türkiye’de değişen şartlar ister istemez siyaset yapma anlayışını da değiştirdi, 31 Mart tarihinden önce Türkiye’de var olan yaklaşık 900 ilçe belediye başkanından birisi olan ve adı sanı bilinmeyen Ekrem İmamoğlu bugün “Dünya başkenti” diyebileceğimiz İstanbul’un belediye başkanı olarak görev yapıyor, Bundan yaklaşık 2 yıl öncesine kadar Fransa’da kimsenin tanımadığı Emmanuel Macron bugün Fransa’nın Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor, Daha böylesi çok sayıda örneğin bulunduğu bir dünyada Ali Babacan’ın kuracağı parti ile ilgili de olumlu-olumsuz bir fikir oldukça zor.

Türkiye’de şu an yürürlükte bulunan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yapısı gereği yüzde ikilik yüzde üçlük bir siyasi oluşumun iktidarı pekala değiştireceği biliniyor, dolayısı ile kurulacak herhangi bir siyasi oluşumun iktidar olmasından ziyade mevcut iktidarı yerinden etme ihtimali daha da fazla olabilir.

Şimdi Temmuz ayındayız, yaz mevsiminin tam ortasındayız, Vatandaş özellikle tekrarlanan İstanbul seçimi yüzünden yorgun düştü, Ağustos ayı sona erip Eylül ayına “Merhaba” diyeceğimiz günlerde siyasetin de nasıl bir yol alacağına hep birlikte şahit olacağız.

Bekleyelim görelim…