Bugün itibarı ile 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerin üzerinden iki yıl geçti, Partileri tarafından aday gösterilen ve kazanan adaylar iki yıl önce bu gün o günlerdeki mevcut belediye başkanlarından görevi devralıp kendileri ile ilgili beş yıllık döneme “Merhaba” dediler.

31 mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimi önceki dönemlerden ayıran en önemli özellik Türkiye’nin çok büyük bir bölümünde “Cumhur ittifakı ile Millet İttifakı” çerçevesinde belirlenen ortak adaylar ile seçime girilmesiydi, belli, bölgelerde  seçime çok adaylı bir şekilde girilmiş olsa bile belirttiğimiz gibi yarış “Millet İttifakının adayları ile Cumhur ittifakının adayları”  arasında geçti.

Biz oldum olası vatandaşlarımıza “seçtiğiniz yöneticilerden memnunmusunuz.?” sorusunu yöneltmekten çok büyük keyif alırız, 300 bin 400 bin nüfuslu bir yerleşim merkezinde çok değil 30- 40 kişiye bu soruyu yönelttikten sonra aldığınız cevaplar ister istemez şehri yönetenler ile ilgili çok belirleyici fikirleri ortaya çıkartıyor.

31 Mart 2019 tarihinde seçilen belediye başkanlarının parti ayırımı yapmadan ortak sorunları “Parasızlık”, Görevi başka bir partinin belediye başkanından yada kendi partisine mensup belediye başkanından devralan şu andaki başkanların ortak söylemi “ Biz göreve geldik, Mali işler müdürüne mali tabloyu getir bakalım dedik, gelen tabloya bakınca belediyenin kasasında kuruş kalmadığını gördüğümüz gibi bu döneme ait alacaklarında mahsup edildiğini anladık, bundan birkaç dönem önce belediye başkanı olmak varmış o dönemler başkanların altın yıllarıymış” şeklinde oluyor.

Mevcut belediye başkanlarının “geldiğimizde kasa tamtakırdı” şeklindeki sızlanmaları bir şekilde bizim gibi medya kuruluşları vasıtası ile kamuoyuna ulaşınca geçen dönemin belediye başkanları da anında “ biz kazanan arkadaşımıza borçsuz bir belediye devrettik hatta kasada şu kadar milyon lira da para vardı, sadece SGK’ya ve Vergi dairesine  bir miktar borcumuz vardı” şeklinde nerede ise 50 yıldır hiç değişmeyen o açıklamayı yaparlar ve bu faydasız atışma yeni bir seçim dönemine kadar sürer gider.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi 31 mart 2019 tarihinde göreve gelen ilçe belediye başkanlarının en büyük dertleri “parasızlık” olup tüm para ve yetki büyükşehir belediye başkanlarının elinde olunca “parayı veren düdüğü çalar” misali tüm kozlar büyükşehir belediye başkanının eline geçmiş oluyor.

Böyle bir iklimde biz ilçe belediyelerinin ne kadar başarılı yada başarısız olduklarından ziyade “Madem tüm hizmeti büyükşehir belediye başkanları yapıyor o halde ilçe belediyelerine ne gerek var” sorusunu her zamankinden daha fazla sormamız gerektiğine inanıyoruz.

Geçtiğimiz hafta “acaba durum nedir.?” diye vatandaşlarımıza “Yaşadığınız bölgede 31 mart 2019 tarihinin üzerinden geçen iki yıl içinde gördüğünüz değişiklikler nedir.?” diye soracaktık ki daha ikinci konuştuğumuz vatandaşımız “-Hocam değişen sadece belediye başkanları ve yönetimleri onun dışında geçen dönem yada dönemlerde var olan sorunlar aynen devam ediyor” cevabını verince “-başkaları ile görüşmeye gerek kalmadı” diyerek soru sormayı bıraktık.

Belki yerleşim merkezlerinde kendi çabaları ile vatandaşın hayatını kolaylaştıracak projeleri hayata geçiren belediye başkanları vardır ancak ülke nüfusunun çok büyük bir kısmının konuşlandığı 30 büyükşehir belediyesine bağlı ilçe belediyelerinde var olan sorunların artarak devam ettiğini bizde görüyoruz  orada yaşayan vatandaşlarımızda görüyor.

Türkiye’de yerel yönetimler ile ilgili var olan statünün artık ihtiyaca cevap vermediği şu andaki yapılanmanın da var olan dokuz yüz ilçe belediye başkanına “özel kalem-müdürü-protokol müdürü- özel koruma müdürü- Özel makam sürücüsü – Özal basın danışmanı” gibi bir sürü partiliye yer açmaktan başka hiçbir işe yaramadığı tüm siyasi parti genel merkezleri tarafından da her zamankinden daha yüksek bir sesle ifade ediliyor.

31 mart 2019 tarihinde seçilen ve bu günlerde iki yıllık görev sürelerini tamamlayan belediye başkanları seri bir şekilde iki yıllık hizmetlerini anlatıyorlar ancak güzel baskılar içerisinde takdim edilen bu raporlara muhtemelen belediye başkanlarının kendileri de inanmıyorlar vatandaş zaten inanmıyor.

Belediyeleri birer pencere olarak gördüğümüzde seçilen belediye başkanlarının da parti genel başkanlarının karizmasına göre o pencerelere bir dönem-iki dönem-üç dönem baktıktan sonra yerlerini yeni başkanlara bıraktıkları gibi bir gerçek var.

Mevcut başkanlarda o pencereden 2 yıldır bakıp gördüklerini  biz basın mensupları aracılığı ile vatandaşa  anlatmaya çalışıyorlar.

Biz sadece aracıyız ve bu süreçte gördüklerimizi yorumlamaya çalışıyoruz.

Kararı her zamanki gibi seçmenin terazisi  verecek.