"Şüphesiz, her nefis ölümü tadacaktır" sözünü mutlaka hepiniz duymuşsunuzdur. Kuran-ı Kerimin üç süresinde de geçmekte olan bu söz, can taşıyan her varlığın mutlak surette ölümlü olduğunu ifade eder.

Yani, her doğan mutlaka ölür.

Bu bağlamda, her insan için de ölüm kaçınılmaz bir sondur.

Peki, ölümün itibarlısı olur mu?

Bal gibi de olur. Çünkü, bir şeyin itibarı taşıdığı değerle ölçülür. Yok olan değer ne kadar büyük ise, ölüm de o derece itibarlı sayılır.

Sakın bana "Öyle şey mi olur, her ölüm aynıdır" demeyin.

Bazı ölümler vardır ki, meydana gelmeleriyle hayattan hiçbir şey eksiltmezler. Hatta böylesi ölümler bazen dünyaya değer katarlar. Bazıları da var ki, dünya boşaldı ve hayat bitti zannedersiniz. Böylesi ölümler, arkalarında doldurulamaz boşluklar bırakırlar.

Bazen bir alim ölür, alem öldü zannedersiniz.

Tıpkı Esad Coşan'ın bir trafik kazası süsüyle hain Fetö tarafından Avustralya'da öldürülmesi gibi...

Bazen bir yiğit ölür, ardından milyonlar ağlar; Muhsin Yazıcıoğlu gibi...

Bazen de uğruna ölünen şey, ölümü itibarlı ya da itibarsız kılar;

Din, vatan, millet, bayrak veya namus uğruna olan ölümlerle, sapık bir ideoloji, bir paçavra ya da basit bir dünyalık menfaat uğruna gerçekleşen ölümler hiç aynı itibarda olabilirler mi?

Öyle olsaydı, Peygamberimizin ölümü ile Ebü Cehil'in ölümünü, Hz. Hüseyin'in ölümü ile Yezid'in ölümünü, Ömer Halisdemir ve Fethi Sekin'in ölümleri ile Fetöcü hainlerin ölümlerini aynı kefeye koymak lazım gelirdi. Oysa ki bizim bu ölümleri aynı itibarda görmemiz mümkün değildir.

Çünkü bu ölümlerden bazıları, şerefli bir hayatın nihayete ermesi manasına gelirken, bazıları da ihanet, dalalet ve cehalet içerisinde geçen hayatların sona ermesi anlamını taşırlar.

Her insan alim olamaz;

Her insan büyük devlet adamı olamaz;

Her insan iyi bir yazar, şair, bilim adamı vs de olamaz.

Fakat, bazen görünüşte sıradan bazı insanların ölümleri, koca koca adamların ölümlerini sollar da geçer.

Vatan, millet, din ve bayrak uğruna mücadele ederken gerçekleşen ölümler, bu türden ölümlerdir. Kim ki, saydığım yüce değerler uğruna mücadele ederken can vermişse, Allah yolunda ölmüş ve şehit olmuş sayılır.

Şehitler ise asla ölmezler...

Allah yolunda savaşırken ölenlerin ölümlerine melekler bile kıskanır...

Bakara Suresi'nin 154. ayetinde:

"Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz." denilmektedir.

Tefsir konusunda ileri gitmiş büyük alimler, bu ayeti şu şekilde yorumlamaktadırlar:

Allah yolunda ölmek, yani şehid olmak, sıradan bir ölüm gibi değildir. Çünkü ölü, hayatı bitmiş, duyuları yok olmuş insandır; bu sebeple de hiçbir şekilde hiçbir şeyden lezzet alamaz, hiçbir nimeti algılayamaz. Halbuki sizden veya diğer kullarımdan biri benim yolumda katledilmişse, böyleleri benim nezdimde diridirler; onlar, bol nimetler, geniş rızıklar içinde mutlu bir hayat yaşamaktadırlar...”

Şehitler hakkında Rasûlullah (SAV) tarafından söylenen şu söz ise ne kadar da manidardır;

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile, dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”

Bütün bu açıklamalardan sonra, şimdi gelelim asıl konumuza;

Bildiğiniz üzere, geçen hafta ülkemizde bazı ocaklara gene ateş düştü.

Türkiye-Irak sınır hattında devam eden operasyonlar kapsamında teröristlerle gerçekleştirilen çatışmada, dört vatan evladımız şehit düştü, altı askerimiz de yaralandı. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Şimdi bir an düşünelim;

Bizler sıcacık yataklarımızda uyurken, ailelerimizle hoşça vakit geçirirken, ya da başka bir suretle zevk ve sefa içerisindeyken, bizlerin huzuru, vatanın bütünlüğü ve milletin bekası için hainlere ve düşmanlara karşı savaşan bu aslan parçalarına şehid demiyeceğiz de kime şehit diyeceğiz?

Bu kahramanların ölümlerinden daha itibarlı hangi ölüm vardır?

Böylesine ölümler herkese nasip olmaz. Çünkü, vatan sevgisi nasip işidir.

Gönlünde vatan ve millet sevgisinden eser bulunmayanlar, bırakınız şehid olmayı, ölmeyi bile beceremezler...

Bütün bu gerçekliklere rağmen, en acı olan nedir biliyor musunuz?

Bu ülkede şehitler üzerinden prim yapmaya çalışan insanların olması.

Malesef ülkemizde bu tür insanlara rastlamak, artık sıradan bir vaka haline geldi. Hatta, vatan uğruna serhat boylarında gece gündüz nöbet tutan, hainlerle, teröristlerle ve düşmanla savaşan kahraman Mehmetçiklerimize silah sıkan ve katleden teröristlerle zımnen de olsa aynı safta yer alan bazı şahıslar, şehit cenazelerinde timsah gözyaşları dökebiliyorlar.

Yani, gece kurtla birlikte sürüye saldıranlar, gündüz çobanla yas tutuyorlar.

Bu ne aymazlık, bu ne yüzsüzlük ve bu ne utanmazlıktır...

Bu kişiler şunu bilsinler ki;

Makamları ve ünvanları ne olursa olsun, kim ki şehitler üzerinden menfaat devşirmeye tevessül ediyorsa, iki elim iki cihanda da hep yakalarında olacaktır.

Esen Kalın...