Tarihi ve kültürel birçok değerinin yanında, doğal ve genç nüfusuyla sosyal anlamda onca hazineye sahip ülkemin etrafını saran denizlerde aranan yer altı kaynaklarının birisinin bulunduğu söylenen ve 2023 yılında yeryüzüne çıkarılacağı müjdelenen doğal gaz kaynağı tartışmalarının süregeldiği şu günlerde ülkede yer altı kaynaklarının yanı sıra yer yüzündeki kaynaklarının da çok bilindiğini söylesek yanlış olur.


Ülkenin en büyük metropollerinden olan İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Karadeniz doğalgazına adını veren Sakarya ve Trakya sınırları içinde bulunan ama deniz işletmeleri konusunda olduğu gibi ekonomik anlamda çoğu değerlendirilmeyen Marmara Denizi, Ege ve Akdeniz havzaları, bor madenleri, kömür ocakları, bizlerin çermik diye bildiği, el oğlunun 'Termal' diye turizme kazandırdığı sıcak su kaynakları, ormanlar, yaylalar, HES'lerle gemlenip, son olarak Giresun'u yutan dereleri gibi doğal hazinelere sahip ülkemizde bulunan Van gölü ve her geçen gün kuruyan Tuz göllerininde gerek ekonomiye gerekse taşımacılığa yeterli katkıyı sunamayan hazinelerimizden bir kaçıdır sadece...


Adana'nın Çukurovasının yanında Iğdır ovası, Kura nehri vadisi, Trakya, İç Anadolu Bölgesinin Buğday deposu olan Konya ovası ve daha nice sayamadığım hazineler varken biz hala yetmezmiş gibi Ayasofya yetmedi eskiden Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi olarak bilinen Kariye müzesini camiye çevirmeye çalıştığımız kiliselerde, sinagoklarda, kalelerde, kulelerde tarihi ve kültürel hazineler demeden köstebek yuvası gibi deşerek altın arar, turizm ekonomisine kazma kürekle darbe vururuz.


Yani kısacası bu yazıyı okuyup da ne anlatmak istediğimi düşünen senin de bildiğin, benim tek tek sıralayıp, yazamadığım onca hazineye sahip olan ülkede 'gaz bulundu' diye gaz vermektense Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi ve Türk'ü ile birer hazine olan ülkenin gerçek hazine olduğunu bilmek yeter artar bile.