Milletlere pranga takamazsınız. Milletlere zincir vuramazsınız:
Akif’in dediği gibi:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Dünya’daki pek çok ulus bağımsızlıkları için çok çabalar göstermişlerdir, hatta savaşmışlardır ve savaşmaya da devam ederler.
Ancak Türk Milleti gibi benliğinde bağımsızlık karakteri olan bir ulus pek nadirdir…
Osmanlı’nın en zayıf düştüğü anda onun bağrından filizlenen bir akım artık yavaş yavaş Cumhuriyete doğru hayat alıyordu.
Bunun emareleri 1919 yılının başlarında belirmişti…
Koşullar olgunlaşmış ve artık bir millet ve yepyeni bir devlet yolunda hazırlıklar başlamıştı.
Bir genç komutan şimşek bakışları ile yola çıkıyordu…
Bundan tam 100 yıl önce…
Yani bundan tam bir asır önce…
Dile kolay…
Ve dinleyelim tarihten bakalım bu aziz ve şanlı yolculuğu: 1919 yılı Mayıs ayının ortalarında bir gemi rotasını İstanbul’dan Karadeniz’e çevirip sessizce yol almaya başladı.

İçindeki az sayıdaki yolcular arasında, Mustafa Kemal adlı, tarihin akışını değiştirecek bir Osmanlı subayı da vardı.

Orijinal adı ‘Pandarme’, tanındığı ismi ise ‘Bandırma’ olan gemi, 19 Mayıs 1919 günü Karadeniz’in hırçın dalgalarını aşıp Samsun kıyılarına demir attığında, kayıkçı Karakaş Mustafa, Gazi Mustafa Kemal’i sandalıyla karaya çıkarmaya hazırdır.

Çekilen kürekler aslında sadece karaya doğru değildir.

Çekilen her kürek, uzun ve güçlüklerle dolu bir mücadelenin içine doğru yaklaştırır, Gazi’yi. Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’da ilk adımlarını Reji İskelesi’ne atarlar. Burada aralarında Samsun Mutasarrıfı İbrahim Ethem Bey’in de bulunduğu küçük bir grup tarafından karşılanan Mustafa Kemal, maiyetiyle birlikte ‘Mantika Palas’a yerleşir. Uzun yıllar ‘Mıntıka Palas’ olarak adlandırılan bu otel günümüzde ‘Gazi Müzesi’ adıyla, ağırladığı bu değerli konuklarının hatıralarını yaşatıyor.
19 Mayıs 1919’da yani bundan tam bir asır önce başlayan kutlu yolculuk ve zafer yürüyüşü Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasıyla sonuçlandı.

Bu genç devletin hedefi ise, teknoloji ve bilimin baş döndürücü bir hızla geliştiği 20. yüzyıla uyum sağlamak, hatta içinde bulunduğu ‘muasır medeniyet seviyesinin’ de üstüne çıkmak olacaktı.

Yeni devletin (Türkiye Cumhuriyeti’nin) yaşayıp, gelişebilmesi bu anlayışa bağlıydı.

Bu noktada Gazinin temel güven kaynağı ise o günkü gençlikti. Devleti yüceltmek gençliğin çalışmalarına, gençlerin başarılı çalışmaları da onların beden ve ruh sağlığının gelişimiyle mümkündü.

Anadolu’yu karış karış gezdi, bağımsızlık meşalesini yakarak bu meşalelerin daha çok yüreklerde çoğalmasını sağladı. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK , genç cumhuriyetin korunup, kalkındırılması ödevini, çok sevdiği gençliğe verdi.

Bu ödevi de gençlerin beden ve ruh sağlığını geliştirecek çabaları her yıl tüm ulusla paylaşmak için bir bayramla kutlamayı kararlaştırdı.

Yüz yıl önce 19 Mayıs 1919’da ulusa ve gençliğe inanarak başlatılan yürüyüşün ilk günü Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak armağan edildi.
Samsun meşalesinin yakıldığı 100. Yılında Cumhuriyetimiz ve O’nun büyük Bayramı olan 19 Mayıs her daim kutlu olsun ve NİCE YÜZYILLAR sonsuza dek sürsün !
SAĞLICAKLA KALIN!