HDP'li Belediye Başkanlarının görevlerinden alınıp, yerlerine kayyum atanması ardından, şimdi de belediye başkanları gibi halkın oyunu alan ve onu temsil eden vekillerin, millet vekillikleri elinden alınıyor. Ve ardından HDP'nin kapatılması için savcılığın harekete geçmesi...
Bundan önce asıl dikkat çekilmesi gereken aynı partiden, yani HDP'den destek alıp, ilerde iktidar olan muhalefetin tutarsızlığına dikkat çekmek istiyorum. 
Çünkü HDP Milletvekili Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve diğer geriye kalanlar hakkında meclise gönderilen dokunulmazlıkların kaldırılması  tartışıldığı bir anda, CHP'nin, iyi partinin ve son günlerde ortada görünmeyen Saadet Partisinin Milletvekillerinin yurt gezilerine, yani mecliste olmaları gerektiği bir sırada sanki seçim varmış gibi sahaya inip, meclisin bulunduğu Ankara'dan uzaklaşmaları tam bir iki yüzlülüktür.
Gerçi aynı muhalefet Selahattin Demirtaşların dokunulmazlıklarının kaldırılmasına, hapse atılmalarına sebep olmuş, hatta el kaldırmışlardır. 
Gelelim sahte demokrasiye.. 
“İran'ın bile yönetim şekli cumhuriyet, diğer bir çok demokrasiden yoksun dikta ülkelerinin tek adam, kral, padişah diyerek, sözüm ona demokrasi ile yönettiklerini idda etmelerine, sahte demokratlık” denir...
Gelelim halkın oy verdiği il genel ve belediye meclis üyeleri, kısacası karşı görüşlü olduklarından dolayı demokrasi adı altında yapılan seçimler sonucu milletvekili, belediye başkanı, meclis üyeliği yetkisini alanların hakkında ileri sürülen bir iddia ile, görevden el çektirmeleri bu ülkenin Avrupa birliğine girmeyi bırakın, dünyadan tecrit edilip ekonomik, sosyal, siyasal baskı altına alındığını anlamayanların, yeni paketler açarak hak hukuk adaletten bahsetmeleri gülünç olduğu kadar, toplum nezdinde ve dünya gözünde kendini sınırlamaktan öte bir şey değildir.
Bir taraftan yeni reformlar yapacağını söyleyip, diğer taraftan dağda değil, ovada  siyaset yapanları da vekillik zırhından yoksun bırakıp, içeri atmak kadar saçma bir anlayış olamayacağı gibi, muhalefet denenlerinde göz göre göre yaşananlara karşı bir twit ile, mesajla, açıklamayla geçiştirmeleri de “iktidarım” deyip, kendisini devlet yerine koyanların yanında rejim savunuculuğundan öte bir şey değildir. 
Bu arada şu anda bulunduğum Kocaeli/Gebze’de bir avukatın öldürülmesini kınayan baroların, STK’ların, sözde demokrasi yanlılarının ve kendilerine devrimci, solcu, demokrat, laik diyen iki yüzlü basın ve medyanında kendi kuyrukları dışında,  başkalarının başının ezilmesine de göz yumması, bu ülkedeki demokrasi anlayışının sadece iktidarın suçu değil, hepimizin olduğunu ortaya koymaktadır. 
Çünkü üç maymunları oynamakla, yani bu gün bana yarın, sana olacağı kesin ve net olan anlayışa solcu, sağcı, dinci, gerici demeden bakarsak, insan hakları hak, hukuk, adalet, eşitlik, Kürt-Türk, Alevi-Sünni tartışmalarının olmadığı ve bugün 106 yaşında a olan Çanakkale Zaferlerinde verilen mücadeledeki samimiyetle el ele verilmiş, sırt, sırta dayanmış, nasıl olursa olsun ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel de olsa karşıdan gelen kurşunlara göğüs geren bir ülkede hep birlikte huzur içinde yaşarız..