Önce Çayır nedir, Ova neye benzer diye bu iki kelimenin anlamına bakmak için şu an akıllara bile gelmeyen, okul çantalarında artık olmayan o kalın sözlüklere değil, iki parmak hareketiyle Google amcaya sorup, bir bakalım 'Çayır nedir?', 'Ova nedir?' diye.


Çünkü devam eden göç ile kendiliğinden yetişen otların olduğu çayırlar, bin bir çiçekle dolu ovaları beton kentlere tercih ederek, yeşilin diğer adı olan çayırları ve ovaları unutup, ikisini bir araya getirerek, bir taraftan gecekondular diğer taraftan da siteler kurduk.


Evet 'Sen kazan, ben kepçe' diyerek  Marmara'yı dolaşırken bir dönem yani İzmir'de art arda gelen kara haberlerle yeniden hatırlanan depremi yaşadığım Marmara'yı, İstanbul, Kocaeli'ni, Adapazarı ve Yalova'yı dolaşırken bir çoğumuzun hemen hemen her gün yanı başından geçip, yol yönlendirme levhalarını ve yol kenarlarına kadar gelmiş fabrikalarını gördüğümüz ama birçok yerde olduğu gibi içine dalamadığımız Darıca, Dilovası, Hereke gibi Gebze  adının baskısı ve gölgesi altında kalan Kocaeli'nin Çayırova ilçesindeydim..
Neden mi?

Tabi ki iş için, tabi ki ziyaretler için ve tabi ki o çayırlarda, ovalarda aradığımız ve bulduğumuzda bizi mutlu eden çiçeği, güzel doğası gibi dostları, arkadaşları, hemşerilerimi görmek için...


Ve bir davet üzerine benim kadar yorgun olan arabamla daldığım Çayırova'ya girdiğimde bir çoğumuzun artık kokusunu, güzelliğini unuttuğu Çayır ve onu oluşturan ovalar aklıma geldi.


Çayır ile Ova'nın ne anlama geldiğine bakıp, öyle yazımıza devam edelim derim.


Çayır; Genellikle düzlük ve taban suyu yüksek otca zengin yer.

Toprak uzun süre nemli olduğundan bitki örtüleri sık ve yüksek boyludur. Sık ve yüksek boylu olan bitki örtüleri sıkı bir çim kapağı meydana getirerek toprağı sıkıca tutmakta ve aktif büyüme döneminde yapraklar tüm yüzeyi kapatmaktadır.


Ova; Düzlük; coğrafyada, deniz yüzeyine göre değişik yüksekliklerde olan az eğimli yerlere verilen isimdir. Düzlükler çiftçiliğe yaylalardan veya dağlardan daha elverişlidir. Birikinti ovaları uzun süreler boyunca dağlardan gelen nehirlerin biriktirdiği alüvyonlu topraklarla oluşmuş yeryüzü şekilleridir.


Evet, bu güzel anlamlı Çayırla Ovaları terk edip, metropol dediğimiz kentlere adeta koşarak gelen bizlerin adını bir araya getirdiği iki isimle oluşturduğu Kocaeli'nin bir ilçesi olan ve birçok çayırlığı ve onu oluşturan ovaları yaptığımız gibi beton tarlasına çevirdiğimiz Çayırova'daydım dün.

.
Güzel kokulu çayırları,kadife yumuşaklığında ovaları aklıma getiren Çayır ve Ovayı   birleştiren Çayırova'nın içine daldıkça şok oluyor, şok oldukça da İstanbul'un varoşları, Adapazarı'nın çoğu demir filizli o çirkin yapılaşmaları ve yüzü soluk binaları ile 99 Marmara depreminde olduğu gibi yıkılan kum binaların altında insanların arandığı gavur (!) İzmir aklıma geliyordu.


Çünkü biz gazeteciler dahil, yerel yöneticilerin bile girmediği kent diye bildiğimiz şehirlerin arka sokaklarının burada yani çayır ile ovanın bir araya getirilmesiyle Çayırova adlı bir şehir, sözde bir ilçe konumundaydı..


Yani ortasında fabrikalar, kenarlarında gecekondular, yanı başında siteler ve yeni yeni dev marketler ile AVM'lerin çirkin bir yapılaşma ile bir araya getirildiği güzel kokulu çayırların olmadığı, kadife yumuşaklığındaki ovanın asfalt ve betonlaştığı ama kent mi, belde mi, köy mü arka sokaklar mı belli olmayan, belediye başkanının 29 Ekim'in 9 rakamının ortasına konulan nokta kadar küçük bayrak eşliğinde kendi resimleri ile süslediği cumhuriyeti kutlayan dev afişlerle bilboardlarını süslettiği ve  'Yaşam Şehrim Çayırova Yükseliyor' sloganı eşliğinde onca karışıklığa rağmen tertemiz bir belde, pardon şehiri kent yapma adına hizmet vermeye çalıştığını 'Yiğidi öldür ama hakkını ver' bakışıyla görüyordum,

E-5'ten girip, otobandan çıktığım, çayır ile ovanın anlamının ortadan kaldırılıp, denizi, doğası, tarihi olan ama fabrikaları ile anılan Kocaeli'nin ilçesi olan Çayıroava'dan..