Oruç, Kuran ve yardımlaşma ayı olan Ramazanın son günlerinde bulunuyoruz. Müslümanım diyen ve hali vakti yerinde olan herkes, bu mübarek zamanlarda adeta bir yardımlaşma seferberliği içerisindeler. Kurum, kuruluş ve diğer organizasyonların da dahil olduğu bu seferberlik sayesinde, hali vakti yerinde olmayan insanların bir nebze de olsa ihtiyaçları giderilerek, bayrama daha mutlu girmeleri hedeflenmektedir.

Hal böyle iken, bazen yardım adı altında, insanları rencide edecek davranışlar da sergilenmektedir. Bir başka deyişle, bazen kaş yapayım derken göz çıkarılmaktadır.

Halbuki her şeyin başı edeptir ve bu minvalde, başkalarına yapılan yardımların da bir adebi olmalıdır.

Edep, söz dinlemek ve had bilmektir. Edepsizce işlenen her amel, ibadet bile olsa faydasızdır.

Sağ elin verdiğini sol el bilmemeli ve yardım yapılanı incitecek şekilde yardım yapmaktan kaçınılmalıdır. Bilinmelidir ki, gizliden yapılan ve kimden geldiği belli olmayan yardımlar, değerleri en fazla olan yardımlardır.

Bakınız, bu konuda Yunus Emre ne güzel söylemiş;

İlim meclislerinde aradım, kıldım talep,

İlim geride kaldı, illa edep, illa edep...

Yardım yapacağım diye şov yapmak, yardım yapılanı incitir ve yardımın adabına da aykırıdır. Üç beş kuruşluk bir yardım kolisi 9 kişi tarafından teslim ediliyor ve bu durum resimlenip bir de sosyal medyada paylaşılıyorsa, siyaseten bir kazanç sağlanır mı sağlanmaz mı bilmem ama, Allah katında elde edilecek yegane kazanç, koca bir "sıfır"dır. Hatta böylesi bir durumda, kul hakkına girmek sebebiyle, belki günah bile işlenmiş olabilir.

Böylesi bir tutum içerisinde olanlara şunları söylemek lazım;

Bre gafil ve cahiller!

Siz, o yardım götürdüğünüz insanın onurunu nasıl kırdığınızı ve incittiğinizi hiç düşündünüz mü?

Kapısını açtığında, bir koli önünde ayakta duran 9 iri kıyım insanı gören garibanın, yardımı alıp almama konusunda içine düştüğü çelişkiyi tahmin edebiliyor musunuz?

Peki, bu hali  ertesi gün sosyal medyada gören bu adamın komşuları, arkadaşları ve yakınları sizce ne düşünür?

Edep yahu...

Eksik olsun böyle yardım...

İncitmeyin kardeşim kimseyi; yapacaksanız edebiyle yardımda bulunun. Siyasi şovunuzu gidin başka yerlerde sergileyin. Siyasetinizi sakın yardım perdesi arkasına saklamayın. Çünkü, bu samimiyetsizliğinizi zaten herkes anlamakta ve bu durum sizi gerçekten çok sevimsiz gösteriyor...

Sakın ha yanlış anlamayın; sözüm şuna buna değil, edepsizce yardım yapan herkese...

Böyleleri için, şu yaşanmış hikayeden alınacak çok önemli dersler olduğunu düşünüyorum:

"Pazarda babasıyla önümde yürüyen küçük bir kız çocuğu ‘’Baba, bana muz alır mısın?’’ dedi. Adam sessizce ‘’Söz kızım, para kalırsa bu hafta alacağım sana’’ deyip ilerledi. Adam, benim arkasında olduğumu ve konuştuklarını duyabileceğimi farketmemişti. Pazarcı abiye dedim ki, "Bu adam ve çocuğuna iyi bak. Birazdan senin tezgahının önünden geçerlerse ve durup senden muz almazlarsa, "Abi! diye seslen ve ona "Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya, istersen onun yerine muz vereyim de helalleşelim" deyip bir kaç kilo muz tartıp ver. Çocuğun canı muz çekmiş aklında kalmasın, babası da çocuğunun yanında rencide olmasın. Söz, sana muzun parasını fazla fazla vereceğim, 10 kilo da ben alıp götüreceğim.

Az sonra küçük kız ve babası uzaktan göründü. Bu defa adam, muzları görmesin diye kızını diğer tarafına almıştı. Pazarcı abi tam da dediğimi yaparak, onlara muzlarını teslim etti. Küçük kız öyle sevinmişti ki, muz poşetini babasına dahi bırakmadı ve kendisi taşıdı.

Aslında çocuğun babası durumu anlamış, pazarcının bir hayır yapmak için böyle bir oyun tasarladığını sanmıştı. Başı önde giderken son bir defa dönüp, gözleri ile sessizce pazarcıya teşekkür etti.

Anlaştığımız üzere pazarcı abiye muzların parasını uzattım, ama bütün ısrarlarıma rağmen almadı. Yaptığı tek şey, gözyaşlarını saklamak için arkasına dönüp "Hayır, ben bu sevabı kaçıramam" demek olmuştu."

Evet dostlarım, yardım dediğiniz şey işte böyle olur. Kırmadan, dökmeden, incitmeden...

Gene geçenlerde izlediğim bir videoda, başkalarına yardım konusunda ince bir davranış biçimi vardı. Elinde 3-4 tane zarf bulunan bir adam, kağıt toplayan bir çocuğa yaklaşıyor ve ona günde kaç para kazandığını soruyor. Çocuk, günde 75 lira kazandığını söyleyince, adam ona elinde bulunan zarfların birinin içinde yeşil bir kart olduğunu, ilk çektiğinde içinde bu yeşil kartın olduğu zarfı bulması durumunda, kendisine 100 lira vereceğini söylüyor. Çocuk bu teklifi gözleri parlayarak kabul ediyor ve zarfların arasından bir zarf çekiyor. Tabi ki ilk çekişinde de, içinde yeşil kart olan zarfı buluyordu.

Sizin de anladığınız üzere, aslında adamın elindeki zarfların hepsinin içinde birer yeşil kart bulunuyordu. Ama adam, uygulamış olduğu bu yöntemle, kırmadan ve incitmeden küçük bir çocuğa yardımda bulunmuştu.

Zerafet her yerde güzeldir. Fakat hassas kalpli olan yetim, düşkün, fakir, çocuk ve ihtiyarlara karşı zerafet, en güzelidir...

Bu haftaki sözümüzü, müellifi belli olmayan bir beyitle bitirelim:

Gerçi insanlarda aranır hep hasep, nesep,

Lakin sen öncelikle bak, var mı hayâ, edep?

Önümüzdeki Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik eder, sevdiklerinizle beraber mutluluklar dilerim.

Esen Kalın...