1978 yılının sonlarıydı, 10 yıl ailecek ikamet ettiğimiz İstanbul'dan kutu gibi bir kamyonetle Gebze'ye göç yolculuğumuz başlamıştı.
Kamyonetin kasasında eşyaların arasında sıkışmış vaziyette yolculuk yapmaya hazırlanırken son kez mahallemize bakıyordum.
Sonra kamyonet hareket etmeye başlayınca önce mahallemiz, semtimiz ve bir süre sonra ise İstanbul gözden kayboldu.
Hınca hınç insanlarla dolu rüya şehir artık çok uzakta kalmıştı.
Ekmek ve aş için Ardahan’dan başlayıp İstanbul’a uzanan hikâyemiz böylece sonlanmıştı.
Artık ekmek ve yaşam mücadelemiz başka bir yerde devam edecekti.
Sonra Gebze'ye geldik.
İstanbul'un hemen bitişiğinde ama unutulmuş, fark edilmemiş bir tenha kasabaydı.
Işıl, ışıl İstanbul Caddelerinden, toz ve toprak içindeki yollarıyla Gebze bize ilk zamanlar hiçte iyi gelmemişti.
Ancak bir süre sonra Gebze'ye alıştık ve benimsedik.
Şimdi anlıyorum ki Gebze aslında o zamanlar çok daha güzelmiş.
Akse Sapağında ki mahallemiz de tek, tük evler vardı.
Bu evler genelde tek katlı ve bahçeliydi.
Her evin bahçesinde ise mutlaka tulumbalı su kuyusu bulunurdu, çünkü o yıllarda içme suyu şebekesi sadece merkezde vardı.
Kuyu suyunun soğuk ve acımtrak tadı ise halen aklımdadır.
Sonra bu evlerin bahçelerinde ki kavak ağaçlarını hiç unutmam.

KAVAK AĞAÇLARI

Gün dönümünde apayrı bir güzelliğe bürünen o güzelim ağaçlar..
Yaz akşamlarında hafifçe esen meltem eşlinde bu ağaçların yapraklarından çıkan hışırtı ve sesler bize adeta müzik melodisi gibi gelirdi.
Doğanın müthiş müzik dinletisiyle bahçelerde ve kapı önlerinde komşularla içilen çay eşliğindeki sohbetler gecenin bi vaktine kadar uzayıp giderdi.
Gündüz vakitlerinde ise Gebze apayrı bir güzeldi.
İbrahim Ağa Caddesi olarak bilinen öteki ismiyle eski İstanbul yolunun Akse Sapağına kadar ulaşan ve oradan köylere kadar olan yolu gayet sakindi.
Tek, tük arabalar geçerdi.
Öyle ki zaman araç geçmediği saatler olurdu.
Yoldan geçen herkes bir ötekini mutlaka tanır ve selam verirdi.
Şimdi öyle mi?
Gebze'de kimse artık ötekini tanımayı bırak kimse selam vermiyor.
Gebze sokakları eski güzel ve sakin günlerinin çok uzağında artık.
Sokaklar Suriyeli, Malezyalı, Iraklı bilmem nereli bir takım insanlarla dolu.
Yollar ise artık araçtan geçilmiyor.
Nefes alacak halimiz kalmadı.
Eski güzel Gebze günlerini şimdi sadece hayalimizde yaşatıyoruz.
Sadece hayalimizde…