Kıymetli okurlarım;

Özellikle son zamanlarda yaşanan olaylar ve felaketler insanların tedirgin olmasına sebep olmuştur ve kıyamet vaktini sorgular hale getirmiştir, Oysa bu yaşanan felaketler yeni değildir. Yani insanlık tarihi açısından düşündüğümüz de 1.Dünya savaşı 2.Dünya savaşı, büyük çaplı ölümlere sebep olan hastalıklar, nükleer patlamalar bunlar hep vardı.

Ülkemizde de yaşanmasa da dünyada bunlar yaşanıyordu. Ama bir fark var o zamanlar sosyal medya denilen FELAKET TELLALLIĞI yapılan mecra yoktu. Dolayısıyla bu kadar derinden hissettirmiyor ve KORKU İMPARATORLUĞU yaşatmıyordu.

Kıyamet haktır ve saati bilinmiyordur.

Biz tüm bunları bir kenara bırakarak başka konuya değineceğiz.

Araştırmalara göre anne babaların yaklaşık yüzde 40’ı, çocuklarının haberlerde gördükleri olaylar yüzünden çok kaygılandıklarını ve benzer olayların kendilerinin ya da sevdiklerinin başına gelmesinden korktuklarını söylüyor. Bunun bir nedeni çocukların genelde haberleri yetişkinlerden farklı yorumlamasıdır. Örneğin küçük çocuklar bir haberin tekrar tekrar yayınlandığını gördüklerinde, her defasında o olayın bir kez daha meydana geldiğini düşünebilirler.

Kötü olaylarla ilgili günlük haberlerin çocukları olumsuz etkilemesinin başka bir nedeni de, bu haberlerin onların dünyaya bakış açısını çarpıtmasıdır.

‘Çetin ve bunalımlı bir dönemde’ yaşadığımıza kuşku yok

ANCAK Çocuğun, Kötü Haberlerin Etkisine Tekrar Tekrar Maruz Kalması, Korkudan Hiçbir Şey Yapamaz Hale Gelmesine Neden Olabilir.

Uzman gözlemlerine göre

“Çok fazla haber izleyen çocuklar, suçların göründüğünden daha fazla ve dünyanın gerçekte olduğundan daha tehlikeli bir yer olduğunu düşünürler.”

Çocuklarımızın yaşlarını, olgunluklarını ve duygusal yapılarını göz önünde bulundurarak, DEVLET RADYO VE TELEVİZYON KURUMU OLARAK, bazı kısıtlamalar koymalıyız. Elbette içinde yaşadığımız bu bilgi çağında, çocuklarımızın güncel olaylardan habersiz kalması mümkün değil. Küçük çocuklar bile bizim tahmininizden çok daha fazlasını görüp duyabilirler. Bu nedenle, çocuğumuzda görülen herhangi bir korku ya da kaygı belirtisine karşı tetikte olmalıyız.

“Musluğu açıyorsunuz ve haberler akıyor!”

Televizyon haberleri aracılığıyla topluma sınırsız bir bilgi akışı sağlanmaktadır. Haberlerin kapsamı, aktarılan bilginin hacmi, konunun ifade ediliş biçimi, konuyla ilgili görüşlerin yorumlanış tarzı, konuyu betimlerken ve nitelerken kullanılan semboller, metaforlar ve söylemler bir bütün olarak bireyin ve toplumun konuya ilişkin algısını şekillendirmektedir. Bu anlamda, içinde yaşanılan dünyanın nasıl bir yer olduğuna dair bireysel ve toplumsal algılar büyük oranda televizyon haberleri aracılığıyla oluşmaktadır

Televizyon haberlerinde sunulan, olumsuzluğun yüceltildiği konu ve olayların gerçek dünyada, bireyin gündelik yaşamında, gerçekleşebilme ihtimali olumsuz haberlerin birey ve toplum üzerindeki etkisinin de artmasına neden olmaktadır. Televizyon haberleri, sürekli olumsuz konuları gündeme taşıyarak, toplumda var olan bu beklentinin üzerine gitmekte, belirli tehlike ve risklere dair uyarılar yaparak toplumda korku ve panik yaşanmasına neden olmaktadır.

Genel itibariyle düşünüldüğünde de olumsuz olaylar, haber medyasının varlık nedeni olarak iş görmektedir.

Haberler, bu tür olaylar üzerinden doğrudan duyguları hedef alarak içeriği önemsizleştirmekte, acının görünürlüğünü sürekli kılmaktadır.

Olumsuz olayların televizyon ana haber bültenlerindeki sunumuna bakıldığında, televizyonun daha en başından olumsuzluğu haber değeri olarak temel ölçüt kabul ettiği ve bunun üzerinden bir yayın politikası izlediği görülmektedir.

televizyon ana haber bültenleri içinde ilk sıralarda ve oldukça geniş sürelerle değil bülten içinde herhangi bir yerde ve gerektiği uzunlukta sunulması da olayların toplum üzerindeki etkisi açısından oldukça önemlidir

Fizyolojik,

Umutsuzluk

Hayata bakış açısından,

Ruhsal çöküntü yönünden,

Sağlık Bakanlığının bu konuda bir çalışma, bir proje geliştirmesini bir çözüm getirmesini, çoğunluğun sesi olarak arz ediyoruz.