Evgeny Grinko’dan “Other Child Room” parçasını dinlerken birden bire çok eskilere ve derinlere gidiyoruz…

Hayat o kadar zorluklara rağmen güzel  bir şey. Daha doğrusu zor insanlara rağmen zor koşullar rağmen yaşamak güzel şey…

Hani Şairlerin Şairi Nazım Hikmet’in 60’lı  yılların başlarında  yazmış  olduğu “ Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” isimli romanı var ya…Bu romanı  okumak gerekiyor gerçekten…

Nâzım Hikmet ‘in “Yaşamak güzel şey be kardeşim”, adlı son eseri Fransa ve SSCB’de, belki içeriği ile daha uyumlu olduğundan, “Romantikler” adıyla yayınlanmış. Anlatılan, 1920’lerden 1950’lere dek geçen sürede, bir dolu baskıya, acıya, sefalete rağmen inandıkları düşünceler adına boyun eğmeden savaşan genç insanların öyküsü... Öyle bir öykü ki, Kurtuluş savaşı yılları Anadolu’sundan, Ekim devrimi sonrası Moskova’sına, oradan II. Paylaşım savaşı günlerindeki Cumhuriyet Türkiye’sine gidip gelirken, yansıttığı atmosfer ve toplumsal eğilimlerle, edebiyatın ötesine geçiyor, tarihin canlı bir tanığı oluyor…

***

Yaşamak gerçekten zorluklara rağmen güzel bir şey… Yaşamanın zorlukları arasında zor geçim koşullarının yanında zor insanlarla uğraşmak da var hani…

İnsanı sadece geçim koşulları değil, insanın çevresi, yaşadığı olaylar, daha önce kestirilemeyen  ve insanın karşısına bir  gün bir “sürpriz” şekilde çıkıveren gelişmeler de yoruyor veya uğraştırıyor…

İnsanın buna hazırlıklı olması gerekiyor…

Zor koşullar ve zor insanlar olmazsa nasıl pişecek insan…

17 Aralık 1273 tarihinde bir  Pazar günü Hakk’ ın rahmetine kavuşan  Hazreti Mevlana ne demiş: “Hamdım piştim, yandım…”

Söz Mevlana’ya gelmiş iken, Mesnevide ne der:

"Aşk; her ne şekilde açıklasam da anlatsam da onu tarifte insan dilsiz kalır.

Kalem, gerçi her şeyi yazar ama , aşka gelince başı döner."

"Akıl, aşkı anlatmada çamura batmış eşek gibidir. Aşkı ve aşıklığı yine aşk izah eder."

"Güneşe delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa, güneşten yüzünü çevirme." (Mesnevi, I/117-121)

***

Yaşam  buzlu dağlardan sökülüp aşağılara dökülmekte olan bir ırmak gibidir…

Önüne set çekemezsin…

 Barajlar gibi set çekersin o ırmak bir büyük göle dönüşür sonra taşar yine akar aşağılara doğru. Devamlı akar gider durur, ta uçsuz bucaksız okyanuslarla buluşana dek…

Herkes kendi yaşamının  derdindedir ve koşturmacasındadır…

Herkesin kendisine göre birer hayat hikayesi vardır…

Gelirine göre insanın kimisi dar gelirli, kimisi ise varlıklı ve zengin olur…

Ancak önemli olan ona bahşedilen hayatı her iki durumda da doyasıya ve tadarak yaşayabilmektir…

Kimisi kimisi için; “ Valla bu adam var ya ot gibi geldi ot gibi gitti..” der…

Bu deyimi ben yerinde bulmam şahsen…

Ot dediğin nesneyi kimse küçümseyemez…

Ot , eti veya sütü için beslemiş olduğumuz pek çok evcil veya yaban hayvan için hayati derecede  besin kaynağıdır…

 Ot olmadan olmaz…

Ot sadece hayvanlar için değil, insan dahil pek çok canlı için derman verebilecek özelliklere sahip olan da önemli bir şifa kaynağıdır…

O yüzden ota sadece ot diye bakmak da yanlıştır…

***

Geçen gün bir tanıdıkla sohbet ediyoruz, konu geldi yaş meselesine…

“Ben kendimi hangi yaşta hissediyorsam o yaştayım..” dedi…

Kendince haklı tabi…

 İnsanın ruhen veya hissettiği yaşı hususunda farklılıklar olabiliyor…

Kişi fiziken belki çok ileri yaşlardadır ve yaşı kemale ermiştir, ancak ruh yaşı olarak genç hissediyorsa  bu önemli bir husustur…

İnsan vardır fiziken genç gözükür ancak, ruhen ömrünün sonbaharındadır aslında…

İnsan vardır yaşı almış başını gitmiştir, ancak ruhen daha çocuk heyecanındadır…

Hayat öyle bir şey işte…

Kimin ne zaman hayat finalini erişeceği belli değl..

 Hani dedik ya, çok uzun yaşamak marifet değil, dolu dolu yaşamak önemli…

Bilirsiniz Neyzen Tevfik gece gündüz içki içen bir kişi… Bir gün doktoru içkiyi bırakmazsa öleceğini söylediğinde; bir süre ara verip bunu herkese duyurur…

Fakat kısa zaman sonra onu gene sarhoş gören bir dostu ona sorar:

“Yahu, hani içmeyecektin?.. Hani rakı sana yasaklanmıştı?..”

“Evet ama engel ortadan kalktı.”

“ O da ne ki?”

Ne olacak, çünkü rakıyı yasaklayan doktor öldü…”

Hayattaki durumlar böyle..

hayatın en önemli anahtarı ise bence: 

 Sağlık çok önemli, hayatı dolu dolu yaşamak da çok önemli, hem de tüm zorluklara ve zor insanlara rağmen..

 SAĞLICAKLA KALINIZ!