Özellikle 1970-1980 ila 1990’lı yılların ortalarına kadar hayatımıza hükmeden “İdeolojik siyaset” dolayısı ile kimsenin kimseye selam vermediği zamanlardan daha ılımlı, ideolojiden olabildiğince uzak zamanlara doğru başlayan geçiş zaman içerisinde bambaşka bir yapıya dönüştü, Bizim nesil aradan çıktığında siyaset yapmak isteyen kim varsa ideolojinin olmadığı bir süreçte yoluna devam etmek zorunda kalacak.

Bizimde hayatımızın çok önemli bir bölümü MHP’de geçti, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçim öncesi “Belediye başkan adayı olabilmek” adına AK Parti saflarına katıldığımız günden itibaren belediye başkan adayı yada başkan olamadık ve o gün bu gündür AK Partinin sadık ve sade bir üyesi olarak siyaseti daha çok “Balkondan izlemek” gibi bir yolu seçmiş bulunuyoruz.

Bu süreçte yakın çevremiz başta olmak üzere bizi az tanıyan-çok tanıyan pek çok dostumuz “ Sen ne zaman AK Partili oldun, Biz seni halen MHP’de biliyoruz, Durduk yerden neden parti değiştirdin.?”  şeklinde başlayan ve bitip tükenmek bilmeyen sorular ile bizi sınav yapıp duruyorlar.

Böylesi sorulara verilecek cevap çok, Ancak karşınızdaki sizi kafasında bir yere oturttuğundan olsa gerek ne söylerseniz söyleyin anında “Ama” diye başlayan ve ucu bucağı olmayan sorular ve yorumları bir şekilde makinalı tüfek gibi bir biri ardına sıralamaya başladığı an bize de düşen “Hadi bana eyvallah” dedikten sonra o bölgeden uzaklaşmak oluyor.

Türkiye’ye çok uzun yıllar hizmet eden Rahmetli Süleyman Demirel’in Türk siyasetine armağan ettiği “Dün dündür bugün bugündür” deyimi söylendiği günlerde epey bir tepki almış, siyasetten, ticarete daha doğrusu hayatımızın her alanında bir şekilde “makas değiştirmek” zorunda kalanlar için “dün dündür, bugün bugündür” ifadesi nerede ise atasözü gibi kullanılır hale gelmişti.

Türkiye’nin çok sancılı dönemlerinde Faruk Gürler’in yerine Genelkurmay Başkanı olan Semih Sancar ile Demirel’in gizlice görüştüğü söylentisi ortaya atılmış, Faruk Gürler’in yerine Genelkurmay Başkanı olan Semih Sancar ile Demirel’in gizlice görüştüğü söylentisi ortaya atılmıştı.

Gazeteciler, Demirel’denhayır “cevabını alınca Semih Sancar’a giderek ”Efendim siz her parti lideriyle görüşüp de Sayın Demirel ile görüşmediniz mi? ” diye sorarlar, Sancar ise buna karşılık ”Hayır canım, dün görüştük ya!” diyerek ağzından sırrı kaçırır.

Bunun üzerine gazeteciler tekrar Süleyman Demirel’e gelip olayı anlatırlar ve ”Efendim daha dün görüşmedik demiştiniz.” diyorlar.. Rahmetli Süleyman Demirel bunun üzerine gazetecilere bizim yazımıza konu olan o meşhur sözü fısıldıyor : ”Efendim dün dündür, bugün bugündür. ”

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Süleyman Demirel’indün dündür bugün bugündür” şeklindeki ifadesi hep “dün söylediğini bugün unutmak, söylediğinden caymak” olarak değerlendirildi, Bu değerlendirilme yapılırken de “-Efendim insan bir yerde durmalı, dün söylediğini bugün inkar etmemeli, siyasetçi dediğin dün ayrı bugün ayrı konuşmaz, dün söylediklerini ölünceye kadar savunur” şeklinde hiçbir gerçekliğe dayanmayan saçma sapan görüşler öne sürmekten asla geri kalmadılar.

Halbuki böyle bir ifadeyi kullanan rahmetli Süleyman Demirel gibi son derece akıllı bir siyasetçinin durduk yerde böyle bir ifade kullanmayacağı kendisini biraz olsun tanıyanlar tarafından çok iyi bilinecektir, “Her sabah dünya yeniden kurulur! Her sabah şartlar yeniden oluşur. Her gece kader ihtimalleri yeniden düzenler. Dün olmayan bugün olabilir hale gelir, bugün olabilen yarın olamayabilir. Her gün ihtimallere ‘yoklama çekmek’ gerekir.” şeklindeki gerçeğin taa o zamanlar farkına varan rahmetli Demirel o gün söyledikleri ile bugün siyaset yapanların sığınacağı bir limanı bulmuştu.

Bugün siyaset sahnesinde olanların çok değil daha bundan birkaç yıl önce söyledikleri ile bugün savunduklarını üst üste koyduğumuzda travma geçirecek bir noktaya gelmemiz an meselesi olabilir, dün düşman olanlar bugün can ciğer kuzu sarması, dün birbirlerine ağıza alınmayacak hakaretleri yapmayı milli bir vazife sayanlar bugün kendilerine göre “Devletin Ali menfaatleri” dolayısı ile dün söylediklerini hiç söylememiş gibi sayıyorlar.

Türkiye bundan 30 yıl 40 yıl önceki Türkiye değil, aslında Dünya’da bundan 30-40 yıl önceki dünya değil, 1990’lı yılların başında Sovyet imparatorluğu dağıldı, Berlin duvarı yıkıldı iki Almanya birleşti, Demir yumruk Mareşal Tito tarafından yıllar yılı Üniter devlet yapısı ile yönetilen Yugoslavya paramparça oldu, Yugoslavya’nın bünyesinden önce altı sonra dokuz devlet çıktı.

Bu yapılanmalar ile birlikte Ortadoğu da  çok büyük değişiklikler meydana geldi, Emperyalist güçler hep birden Ulus devletlerin canına ot tıkamak ve küçük küçük koloni devletler oluşturmak adına coğrafyaların altını üstüne getirmekten asla geri durmadılar.

Ülkelerin içinde yada dışında meydana gelen siyasi ve fiziki değişimler ister istemez siyasetçilerin dilini ve yönetim anlayışını da değiştirdi, Aşağı yukarı aynı siyasi düzlemde var olamaya çalışan partiler ABD’de olduğu gibi iki parti etrafında birleşmeye mecbur edilince siyasetçilerde dün söylediklerini bugün unutmak zorunda kaldılar.

Bugün siyasi parti genel başkanlarının söylemlerine bakın, arşivleri karıştırın, konuşmaları bir dosya haline getirin, daha sonra bu siyasetçilerin birkaç yıl önceki söylemlerini hatırlayın işte o andan itibaren “Süleyman Demirel Allah senin mekanını cennet etsin ne kadar büyük bir siyasetçiymişsin ki bugün olup bitenleri bundan 40 yıl önce görmüş ona göre söylem geliştirmişsin” diyeceksiniz.

Biz zaten siyasetinde siyasetçinin de çok uzun süre aynı noktada durması gerektiğine kesinlikle inanmıyoruz, bunun doğru olduğunu da düşünmüyoruz, zira dünya değişirken Türkiye değişirken siyasetçinin de değişmemesi nasıl mümkün olacak ki.

Nur içinde yat Süleyman Demirel.