Mesleğim, gazeteciliği yaparken masa başında oturup, Al/Yapıştır ile değil, bizzat sahada olmayı kendine ilke edinen biri olarak sık sık sahada olmaya bir gazeteci, bir insan olarak gün boyu görüştüğüm insanların büyük bölümünün devletin imkanlarından yaralanmayıp, bir kaç yerde yönetici diye bolca maaş alanlar değil, istihdam yaratan iş insanı olduğunu bilen olarak görüştüğüm insanların bana neler anlattığını, gerek haberlerim de, gerekirse bu tür yorumlarımda sizlere ve kamuoyuna aktarmaya çalışmakta, kendimce kendilerine katkı sunmaya çalışırım.

İşte o insanlardan son ikisi ile yaptığım görüşmede, birinin o çok özlemini çektiğimi ihracatın, yani ülkemizde üretilen ürünlerin dış ülkelere satılması ve karşılığını dolar olarak ülke ekonomisine katkı sunmaya çalışan bir iş insanıydı.
Ve o, bu iş insanının diğer birçok iş insanı gibi ekonom…
Mesleğim, gazeteciliği yaparken masa başında oturup, Al/Yapıştır ile değil, bizzat sahada olmayı kendine ilke edinen biri olarak, sık sık sahada olmaya bir gazeteci, bir insan olarak gün boyu görüştüğüm insanların büyük bölümünün iş insanı olduğunu bilen olarak, görüştüğüm insanların bana neler anlattığını, gerek haberlerim de, gerekirse bu tür yorumlarımda sizlere ve kamuoyuna aktarmaya çalışmakta, kendimce kendilerine katkı sunmaya çalışırım.
İşte o insanlardan son ikisi ile yaptığım görüşmede, birinin o çok özlemini çektiğimi ihracatın, yani ülkemizde üretilen ürünlerin dış ülkelere satılması ve karşılığını dolar olarak ülke ekonomisine katkı sunmaya çalışan bir iş insanıydı.
Ve o, bu iş insanının diğer birçok iş insanı gibi ekonomiye katkı çabalarının devlet tarafından yeterince görülüp, sahiplenilmediği yönünde şikayetlerini dinlerken, bizim kaz dernekçiliği aklıma geldi.
Çünkü dernekçiliğin kaz gecesi yapmaktan öte bir şey olmadığını sananlar gibi, bu iş insanlarının yaşadığı sorunlardan kopuk, bankamatikten aldıkları maaşlarla oturdukları makamların gücü ile büyükelçi, ateşe gibi unvanlarla hava atmaktan öteye geçmediklerini bir kez daha anlıyor ve üzülüyorum.
Ki bunların yurt dışı ile iş yapan ve ülke dövizine döviz katmak çabası içinde ömür tüketenlerin verdiği vergi ile maaş alanların, bu iş insanlarının o temsil ettikleri kentlerin dernek başkanları gibi birer sorumlu yani o büyükelçi, ateşe olduklarını bilmiyor, anlamıyor olduklarına bir kez daha şahit oluyordum.
Evet, ülkesine döviz kazandırmak için çaba gösterenlerin, yurt dışında alacakları ya da bir sorununa el atamayan büyükelçiliklerin ne yaptığını düşündüren son sohbetimde, devletin kendi iş insanlarının yurt dışında alacaklarını tahsisi konusunda da yardımcı olmadığı ve kendi alacağına aslan kesildiği gibi, iş insanlarının dış ülkelerde alacağına, ülkenin döviz rezervine katkı sunacak bir avukatlık bürosu bile kurmayı düşünmediğini öğrendiğim. Dün binlerce iş insanın dış ülkelerde alacağı ile merkez bankasında ortadan kayıp olduğu ileri sürülen, dolarcıklardan daha fazla bir kayıp olduğunu da öğrenmiş oluyor diğer iş insanına çay içmeye gidiyordum.
Ki oda bu ülkenin dışarıda ithal ettiği silah dahil, birçok ürünün ülkede, kendi iş insanlarınca yapılabileceğini ortaya koymuş ve ambargo adı altında ülkenin ihtiyaçlarından birini kendi firması çalışanlarınca yapmış bir iş insanıydı.
Ve bu insanın da yapılamaz denileni yaparken, devletinin kendisine olacağı gibi birçok yerli üreticiye gerekli desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtiyordu.
Yani kısacası bir dokunup, bin ah işitme tezi o durumu çok iyi, 4X4 araçlı, fabrikatör, iş insanı denenlerinde bu devletten, bu ülkeden ve yöneticilerinden çok şey beklediğini de anlıyordum.