2014 yılında yapılan yerel seçime tek başına katılan AK Parti başta  İstanbul-Ankara ve Antalya-Bursa- olmak üzere hatırı sayılır bir miktarda belediye kazanmış, kazanırken de bazı seçim merkezlerinde hatırı sayılır bir fark ile neticeye gitmeyi başarmıştı.

Yine 2014 yılındaki yerel seçime tek başına katılan MHP başta Adana-Mersin ve Manisa olmak üzere hatırı sayılır il ve ilçe merkezlerini kazanmış, seçim kazandığı bölgelerde de yarıştığı diğer partilere göre seçimi önde bitirmişti.

2014 yılından sonra Devlet Bahçeli tarafından kamuoyu ile paylaştığı “Cumhur İttifakı” söylemi ile başlayan süreç hiç gereği yokken 82 milyon Türk insanını bir anda tam ortadan ikiye ayırdı, Siyaset yapmak isteyen ve yoluna tek başına devam etmek isteyen siyasi oluşumlara da hayat hakkı tanımayacağını gösterdi.

24 Haziran tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimine ittifaklar halinde değil de her parti ayrı ayrı ve kendi adayları ile girmiş olsa çok büyük İhtimal ile Tayyip Erdoğan yine seçmenden alacağı oylar ile yine Cumhurbaşkanı seçilecek ve görevine devam edebilecekti.

Türkiye’nin bu tür ittifaklara alışkın olmadığı hele hele Partili Cumhurbaşkanlığı denilen sisteme geçmekte zorlanacağı 24 Haziran tarihinde yapılan seçimde belli olmuştu, AK Parti birlikte ittifak yaptığı MHP’nin yanına kısmen BBP’yi de alınca, karşı tarafta siyaset yapan CHP’de seçim öncesi Meral Akşener başkanlığındaki İYİ Parti ile ittifak yaparak seçime girmek durumunda kaldı.

23 Haziran tarihinde ikinci kez tekrarlanan İstanbul Büyükşehir seçimini Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasından sonra ortaya çıkan tablo şöyle idi: Daha önce seçime tek başına giren ve başta İstanbul ve Ankara olmak üzere pek çok belediyeyi kazanan AK Parti ile Adana ve Mersin’i kazanan MHP ile beraber girdikleri seçimde İstanbul-Ankara-Antalya- Adana-Mersin gibi kentlerin tamamını kaybetmiş oldu.

23 Haziran tarihinde yapılan seçimde AK Parti ile MHP’nin birlikte girdikleri seçimde çok önemli illeri kaybetmeleri bununla birlikte daha önce CHP’li belediyeler tarafından yönetilen İzmir-Eskişehir-Aydın-Muğla gibi kentlerin ise yine CHP’de kalmaları seçim öncesi yapılan ittifakların AK Parti-MHP tarafından oluşturulan “Cumhur İttifakına” değil CHP ile İYİ Parti tarafından oluşturulan “Millet İttifakına” yaradığı da çok net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

İstanbul seçimini takip eden içerisinde bulunduğumuz günlerde ittifakların seçmeni derleyip toparlamaktan ziyade vatandaşı kutuplaştırdığı görüşü daha ağır basıyor, Yıllar yılı birbirlerine karşı en sert söylemleri kullanan AK Parti ve MHP seçmenin bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde birbirlerine kaynaşmalarını beklemek zaten çok zor bir hadiseydi, buna rağmen AK Parti ve MHP Genel başkanlarını ittifakı kabullenmeleri fazla olacağı düşünülen çatlak sesleri de engellemiş oldu.

Bu aşamadan sonra İttifakların gerekli olup olmadığı, taraflara ne kazandırıp kazandırmadığı soruları daha yüksek bir şekilde seslendirilecektir, AK Partiye yakın birkaç yazar-Çizerinde bugünlerde MHP ile yapılan birlikteliğin anlamsızlığını anlatan yorumlar yaptığı da göz önüne alındığında mesele biraz daha anlaşılacaktır.

Bununla birlikte Eylül ayına kadar parti kuracakları söylenilen Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun da kuracakları partiler ittifakların yeniden değerlendirilmesini gerektirecektir, Babacan ve Davutoğlu’nun kuracakları partilerin kurucuları dünyanın başka bir ülkesinden gelmeyeceğine ve alabildikleri kadar oyu da bu partilere başka bir ülkenin vatandaşları değil Türkiye’de daha önce başka partilere oy veren seçmenlerden geleceğine göre bu iki partinin de hangi ittifaka dahil olacağı sorusu hep gündemde kalacaktır.

Bundan sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine henüz 4 yıl var, Rahmetli Süleyman Demirel “siyasette akşamdan sabaha çok uzun bir zaman dilimidir” ifadesini kullanırdı, Akşamdan sabaha kadar olan zamanın bile çok uzun bir süre sayıldığı bir memlekette şu an var olan ittifaklarında 4 yıl süreceğini söyleyebilmek son derece iyi niyetli bir yaklaşım olacaktır.

Süleyman Demirel’de, Turgut Özal’da, Tayyip Erdoğan’da partilerinin çok kuvvetli olduğu zamanlarda gelen ittifak temsilcilerine “biz İttifakı sadece Millet ile yaparız” açıklaması yapıyorlardı, Ne zamanki partiler erime sürecine giriyor işte o zaman daha fazla iktidarda kalmak adına anında ittifaklar gündeme gelebiliyor.

Partiler önümüzdeki günlerde sözünü ettiğimiz bu ittifakları daha doğrusu ittifakların gereksizliğini muhtemelen daha çok konuşacaklar ve inanmadıkları pek çok görüşün sırf bir arada olmak adına savunulmasının anlamsızlığını da kavrayacaklardır.

Sonrası hep bildiğimiz “Her koyun kendi bacağından asılır” noktasına kadar gelip dayanacaktır.