Japonya’da Tokushima’ya bağlı Kamikatsu kasabası 2003'te başlattığı sıfır atık uygulamasıyla 45 kategoride ayrıştırma yapıp, geri dönüşüm yapabilen bir yer.

Bu küçük japon kasabasıyla ilgili videoları izlerken gözüme çarpan ilk şey atık yönetimindeki sadelik ve insanların geri dönüşüm amacına uygun hareket kabiliyetleri oldu.

Elbette bunda Japonların kendine has kültürel kodlarının etkisi var. Her yönetim işinde olduğu gibi atık yönetme işi de bu kültürel kodları görmezden gelerek pek mümkün değil.

Türkiye’deki uygulamalar da karşılaşılan sorunların bir kısmının da bu kültürel kodların görmezden gelinmesi olduğu ortada.

Kamikatsu örneğini iyi izlediğinizde Türkiye’de atık yönetimi konusunda çok fazla prosedürün olduğunu ve bürokratik uygulamalarla işin özünden uzaklaşıldığını kolayca gözlemleyebilirsiniz.

Bürokrasi için küçük bir örnek isterseniz, bu geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde sadece büyükşehir valiliklerimizin sıfır atık konusunda kamu kurumlarına yazdığı yazıların çıktıları bile küçük bir piknik alanındaki ağaçların yok olmasına sebebiyet vermiş olabilir.


Ülkemizde Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde 2017 yılında başlatılan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülen Sıfır Atık Projesi, 2005 ten beri güç bela uygulanmaya çalışılan “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” nin üzerine inşaa edilmiş ve neticeleri arzu edilenin çok çok altında kalan bir sonuç doğurmuştur.


Çünkü yıllardan beri alt yapısı belediyelerimizce yeteri kadar sağlanamayan ambalaj atıklarının toplanması işi üzerine, bir de sıfır atık gibi ülkemiz için iddialı bir uygulama inşaa etmeye kalkarsanız çöküntü yaşamanız pek tabidir.

Bizde ne yazık ki çevrecilik, askerdeki komutan denetimlerine çok benziyor.

Bakıldığında iyi gözüksün, sorulduğunda rakamlar şişirilsin. Maalesef bir kısım hakikat böyle.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “Sıfır Atık Projesi” üzerine çok düştü ve güzel bir kamuoyu oluşturmayı da başardı.

Atık yönetimi konusunda farkındalık bir nebze olsun arttı.

Yani zarf güzel de oldu.

Ancak mazruf ne alemde bununla ilgilenen her zaman ki gibi pek olmadı.

Haksızlık etmekte istemem, ülkemiz özellikle 2005 ten günümüze gelinceye kadar ki süreçte, Avrupa Birliği sözleşmelerinin de zorlamalarıyla çevre konusunda ciddi mesafelerde aldı.

Ancak bu mesafeler çevre için bugün çok geride kaldı.Yeni mesafeler , yeni yollar almak vakti geldi ve geçiyor.

Az önce ambalaj atıkları konusunda eleştirdiğimiz belediyelerimiz çöpleri düzenli ve nispeten iyi topladıkları için sokak ve caddeler de hissedilmese de arka plan da şehirlerde geri dönüşüm konusunda aksak işleyen bir atık yönetimi var.

Biz de “Sıfır Atık” konusunun üstesinden geldiğini söyleyebilecek bir belediye var mı?

Bilmiyorum.

Çöp toplamak ve kaldırım süpürmenin ötesinde çevre uygulamaları olan belediye sayısı kaçtır onu da bilmiyorum.

Ama sayılarının çok olmadığı aşikar.
Peki kamu düzenine girmeden çevreci uygulamalar geliştirilip harekete geçilemez mi?

Ülkemizde her konuda olduğu gibi çevre konusunda da devletsiz bir şey düşünüp, eyleme dökmek imkansıza yakın.

İyi ihtimal çevreci uygulamanız, çevre mevzuatına aykırı hareket etmekten ceza yer.

Zaten insanımızın da bu konuda yeteri kadar istekli ve duyarlı olduğunu söylemek ayrı bir tartışma konusu.

Gelinen bu nokta da atık yönetimi ve geri dönüşüm konusunda bazı sorulara samimi cevaplar vermemiz gerekiyor.

Ancak böyle ciddi mesafeler alabiliriz.

Yoksa manasını kaybettiğiniz çevreci uygulamalar, çevreci olmakta çıkar hatta zarar bile verir.

Bir kaç soruyu olumlu olumsuz doğrulamalarıyla aşağıda ben sordum.

Bunları çoğaltmak mümkün.

Geri dönmesini istediğimiz gerçekten doğanın kaybedilen güzellikleri, ham madde verimliliği ve geleceğe dair pozitif duygularımız mı?


Yoksa bürokratik uygulamalarla zora sokulan geri dönüşüm tesislerinin bürokrasiye takılmamak için aşırı kuralsız ve çevreye zarar veren uygulamaları, şehirlerde atık değil rant toplatan belediyelerin kayıt dışı hedefleri, yöneticilerin şiir okur gibi kamuoyuna çevrecilik okuyarak itibar devşirmeye çalışmaları mı?

Neyin geri dönmesini istiyoruz!

Sanırım asıl burası çok önemli!

Dünya’da çevrecilik yerine göre devlet, yerine göre de kapitalizm eleştirileri getirdiği için devlet egemen toplumlarda ve sermaye egemen toplumlarda farklı muhalif figürler ortaya koymuştur.

Ülkemizde ikisinin de örneklerini gözlemlemek mümkündür.

Bugün kamikatsu örneğinden hareketle ülkemizin sıfır atık konusundaki ısrarcı tutumunu kaybetmemesi gerekmekte, her şeye rağmen sıfır atık kültürünün gelecek nesillere verdiğimiz zararların telafisi için bir fırsat olduğu duygusunu sürekli canlı tutmalıyız.