"Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri" ülkemizdeki en yaygın insan hakkı ihlalleri arasında yer alıyor.

Çünkü ülkemizde her 3 kadından 1’i evde kocasının ya da sevgilisinin fiziksel şiddetine maruz kalıyor.

Birçok vakada kadın canından oluyor.

Şiddetin kaynağında toplumun her yanında izlerini görebileceğimiz erkek egemenliği, cehalet ve toplumun ikiyüzlülüğü yatıyor.

Daha yakın bir zamanda şehrimizde Nuray ANAR  sokak ortasında ve en son ve son olmayacak  Emine Bulut kızının gözü önünde vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanarak yaşamını yitirdi.

Kadına yönelik şiddeti insan hakları ihlali olarak görmek ve nedeni her ne olursa olsun, şiddetin ağır bir şekilde yasal olarak cezalandırılması gerekiyor, yoksa daha çok Nurayları,Emine'leri kaybedeceğiz.

Kadına uygulanan şiddetle birden fazla koldan mücadele etmek ve mahrem bir mesele olarak görmemek ve çok çaba sarf etmek önem taşıyor.

Ancak yasaların uygulanmasında sıkıntılı alanlar var…
Gençleri, öğretmenleri, sosyal hizmet çalışanlarını, avukatları, polisleri eğitmek gerekiyor.

Çünkü Erkek şiddeti Türkiye’de hatta tüm dünyada salgın hastalık gibi yayılıyor, hızla artıyor ve zamanla daha da artacak gibi…

Son yıllarda hem politik hem de toplumsal yapıda çatışma kültürü yaygınlaştı,  haksızlık, adaletsizlik, korku ve terör arttı.

Çocuklar ve gençler arasında şiddet içeren bilgisayar oyunlarını oynamak yaygınlaştı.

Şiddet içeren TV dizilerine olan ilgi çok yüksek, ülkemiz çok ama çok kirlendi, tüm değerlerimizi kaybettik, alınır satılır hale getirdik, itiraf edelim ki sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz, sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştiremiyoruz.

Bunlar şiddeti çağırıyor. Kadınlara karşı şiddeti cezalarla ortadan kaldırmak da mümkün değildir.

Yasal düzenlemeler önemli ve gereklidir ancak bataklığı kurutmadan sivrisinekleri öldürmeye çalışmak gibidir.

Daha önemli yeterli sürdürülebilir bir anlayış geliştirilmedikçe, kadınlara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri bitmeyecektir..."