42 yıldır Gebze’de yaşıyorum…1978 yılında ailemle birlikte Bulgaristan'dan geldiğimizde burası küçücük, tenhacık, huzurlu bir Anadolu kasabasıydı…Çarşı’nın merkezinde devasa şekilde duran gözbebeğimiz tarihi eserimiz ve iftiharımız Çoban Mustafapaşa Camii ve Külliyesi vardı…Caddeleri ve  sokakları tenha, çarşı kahvehanesinde  yaşlılar kahve önünde oturmuş huzurla çaylarını yudumluyorlardı…Kuzeye ve kuzeybatıya bakınca yemyeşil Gaziler Dağı’nı ve yanında bir yılan  gibi kıvrılan ve köylere doğru giden  Eski İzmit yolunu görürdünüz… Yolun her iki tarafı içinde koyunların, ineklerin ve atların otladığı yemyeşil çayırlarla kaplıydı…

Tarihi Çarşı Çeşmesi huzur veren bir ses çıkartarak şırıl şırıl akardı, yanındaki çınar ağaçlarında kuşlar öterdi…Her mahallede birer kuyu vardı, dibek taşları dururdu bahçeli evlerin ortasında…

Sanayi yoktu,

Duman yoktu,

 Çöplük yoktu,

Gaziler’de, vadilerde bülbüller öterdi…

Yakın köylerdeki ağıllardan kuzu sesleri duyulurdu…

Trafik yoktu…

At arabaları yük taşır…

Üç tekerlerli motorlar olan triportörler Yumrukaya’dan şehre Yumrukaya suyu taşırdı…

Her evin ayrı kuyusu vardı…

 Ama suyu biraz kireçli ve acıydı…

En tatlı su Ovacık ve Cumaköyü suyuydu…

Kısacası bundan 42 sene önce Gebze çok huzurlu bir kasabaydı…

Şimdilerde ise malumunuz durum ortada…

İstanbul ve Kocaeli arasında iki arada bir derede kalan Gebze’nin durumu gerçekten ortada…

Son 30 yıldan bu yana özellikle İstanbul’dan kovulan sanayi soluğu Gebze’nin bakir bağ ve bahçelerinde aldı burasını kısa sürede sanayiye dönüştürdü…Öyle bir göç yaşandı ki Anadolu’dan, iş için aş için Anadolu’dan yola çıkan gece otobüsleri sabahları  ellerinde bavullarıyla binlerce insanı Anibal kavşağında bıraktı ve şehir doldu…

Gebze bu yılları izleyen zaman dilimi içinde Anadolu, Balkanlar, Kafkaslar’ın ardından şimdi de Suriye, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden göç almaya devam ediyor…Gebze Eski Çarşı’da bu yüzden gündüz yürümekte zorlanıyorsunuz. Gebze Eski Çarşı artık tenha bir Anadolu kasabasını değil, adeta Hindistan’ın kalabalık Kalküta sokaklarını andırıyor bu yeni görüntüsüyle…Gebze kabına sığamıyor artık…

Bölgemiz Sanayi için cazibe merkezi oldu…

Sanayi olunca iş arayanlar için cazibe ve çekim merkezi oldu…

Kimse kimseyi pek tanımıyor artık şehirde…

Güneyde denizden Eskihisar tarafından güç alan şehir bu kez kuzeye doğru yayılamadı.

Tıkandık kaldık merkezde…

 Keza Gebze Trafiği adeta işin içinden çıkılmaz bir hal aldı…

Hal böyle olunca koca şehrin içinde tıkanıp kaldık. Ne yoldan doğru dürüst geçebiliyorsun, ne kaldırımlardan…

İşte böyle bir durum içinde  iken dün Gebze’de bir hadise yaşandı.

Büyükşehir zabıtası polis eşliğinde kaldırım işgallerine karşı bir operasyon gerçekleştirdi polis kuvveti nezaretinde…Zira tespite göre kaldırımlarda  dükkanların malları oldukça fazla ve kaldırıma taşmış durumda idi ve vatandaş ne yoldan ne kaldırımdan geçebiliyordu…

Bu duruma karşı zabıta daha önceden esnafı ve dükkan sahiplerini uyarmış tebligat göndermiş bilgileri gelmişti…

Ve nihayet büyük bir gürültü koparan uygulama dün gerçekleşti…

Zabıta dükkanlardan taşan ürünlere el koyup araçlara yüklemeye başlayınca buna dükkan sahipleri karşı çıktı ve bundan dolayı büyük bir hengame yaşandı, polis olaya el attı…

Esnaf , “ Ben malımı satamıyorum vatandaşa göstermem lazım teşhir etmem lazım. Ancak zabıta buna izin vermiyor bizi dükkanın içine boğuyor. Zaten iş yapamıyoruz” deyip kendince bir haklılık peşinde. Vatandaş, “ Ben yoldan da kaldırımdan da geçemiyorum kardeşim” haklılığında, Zabıta da, “5326 sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumam lazım” diyor ve ilgili kanunun 38. maddede yer alan makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye, belediye zabıta görevlileri tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir. diyerek kaldırımlar üzerine inşaat malzemesi yığan kişiye, yüz Türk Lirasından beşyüz Türk Lirasına kadar idarî para cezası kesiyor ve kaldırım işgalinde bulunan ürünlere el koyuyor. Durum bu…

Ayrıca kaldırımlar üzerinde sadece dükkan ürünleri yok ha, kocaman kocaman cipler de var park edilmiş vaziyette… J

Şimdi herkes elini vicdanına koysun ve bu olayı ona göre değerlendirsin…

 Kim haklı?

 Yorumu ve takdiri sizlere bırakıyorum.

***

ÇOCUKLUĞUMU ARADIM, FAKAT BULAMADIM, YOKTU… 

Hafta başında doğup büyüdüğüm Bulgaristan’da idim…Günübirlik gitme durumum vardı gidip döndüm… Tabi ki doğup büyüdüğüm bilge ve tarih şehir Kırcaali beni yağmurla karşıladı ve gün boyunca hiç durmadı…2019 Kasımının başında Kırcaali’de öyle yağmur yağıyordu ki sicim gibi hiç durmadan…Dambalı Dağı bile dumandan görünmüyordu…Sabahın erken saatlerinde  şehir çok uzun zamandır beklediği rahmetle yıkanıyordu adeta…İşte böyle bir günde şehir merkezine araçla 8 dakika mesafedeki, yaklaşık 6 kilometre uzaklıktaki büyüdüğüm ve çocukluğumun geçtiği Mestanlı yolu üzerindeki , Vırbitsa nehri kıyısındaki Gluhar (Sağırlar) köyüne bir uğrayayım dedim. Zira 41 yıldan beri adam akıllı ayak basıp gezememiş, çocukluğumun geçtiği yerleri, halen burada yaşayan çocukluk arkadaşlarımı  görememiştim zira…

HOŞ BULDUK : Ve (80 stotinka tutarındaki otobüs ücretimi ödeyip atlayıp otobüse gittim…Halbuki 1978 yılının tam ortasında Haziran 17’sinide bir kelebek gibi uçup gitmiştik biz bu toprakların üzerinden...Daha dün çocuktuk buralarda...Rüzgar savurdu herkesi bi yere işte.. :( 42 yıl sonra çocukluğumun geçtiği köyümün sokaklarında yürür iken beraber büyüdüğümüz çocukluk arkadaşım (bayan) . görmüş beni ki haykırdı: Yılmaz Hoşgeldin.!... Bir başka çocukluk arkadaşım i:Beni hatırladın mı dedi?. Bazılarını çıkaramadım, bazıları da beni çıkaramadı... Dile kolay 42 yıl.... Yine de elini öpecek büyük gördüm ya orada..Ellerimi açarak: Ben geldim diyerek sarıldığım çocukluk arkadaşlarıma o kadar yıl sonra hasretle kavuşmak muhteşemdi.... “Ben buradayıııııııııııım diye haykırdım her tarafa…”

***

GÜNÜN TESPİTİ…

İnsanlık kapitale (para) göre şekillenmiş memlekette... Ne kadar para ile işine yarıyorsan o derece kıymetlisindir..  (Y. I.)

***

HAYATIN İÇİNDEN...

Doğarsın, ailenin çabası ile büyür büyütülürsün... Evlenir çoluk çocuk sahibi olursun.. Sonra rahat edeyim diye bin bir çaba ile emekli olma mücadelesi verirsin belki soluklanırım diye... Sonra bi bakmışsın ki kendini caddede simit satarken bulmuşsun...Çocuklar ne mi yapar? Bilmem... Hayat bu.. İnsana her türlü sürprizi hazırlar...