Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırmada Türk insanının en büyük korkusunun “aile bireylerinden birisini kaybetmek” olduğunu ortaya koymuştu, Bu durum muhtemelen sadece bizde değil dünyada var olan tün insanlığın ortak korkusu.

Gece gündüz, yaz kış, yağmur çamur demden çalışan çalıştığı oranda birikim yapan insanımız mecburen biriktirdiklerine sahip olmanın da mücadelesini veriyor ancak aile bireylerinden birisinin kaybı noktasında orya çıkan kaygı tüm mal-mülk merakını da sıfıra çıkarmaya yetiyor.

İnsanlık son bir yıldır kendisini derin acılar içerisinde bırakan covid 19 salgınına karşı mücadele veriyor, Bir anda Çin’de ortaya çıkan çıkar çıkmazda dünyanın tamamını etkisi altına alan salgın o gün bugündür en büyük düşman olarak kabul görüyor.

Solucana “En büyük düşmanlarını say” demişler anında “Tavuk ve Kaz” cevabını vermiş, kendi hayatı ile ilgili düşmanını hemen yanı başında hisseden ve bu düşmandan kurtulmak adına mücadele veren solucan örneğinde olduğu gibi İnsanoğlu içinde şu ara en büyük düşman Covid 19 salgını.

Yeryüzünde yaşayan tüm canlıların kendi hayatına son verecek düşmanlarına karşı verdikleri mücadeleyi insanoğlunun şu sıra birinci düşmanı olan covid 19 salgına karşı verip vermedikleri ile ilgili bizim çok ciddi endişelerimiz var.

Covid 19 salgını azalacağına bilindiği gibi her geçen gün çoğalıyor vaka sayıları bir önceki güne nazaran çok daha fazlalaşıyor, Salgın ile ilgili henüz tam bir ilaç bulunamadığı için daha çok aşı yolu ile tedavi yoluna gidiliyor.

Salgının önlenmesi adına bir taraftan ilaç noktasında çalışmalar yapılırken bir taraftan da son derece basit ve çözümü daha kolay olan “Maske-Mesafe-Temizlik” üçlüsü telkin ediliyor daha da önemlisi “kalabalıklardan uzak durun” ricasında bulunuluyor.

Kabul etmek gerekiyor ki yapılan telkinler sonunda birazda cezaların caydırıcı olması vesilesi ile vatandaşlarımızın maske takma konusunda fazla bir sıkıntı olmuyor, belli zamanlarda maskesiz dolaşan taksa da kendisini yada karşısındakini virüsten koruyacak şekilde kullanmayan bireysel yanlışlıklar olsa da maske takma alışkanlığı tamamlanmış durumda.

Şu sıra bizim için en büyük tehlike kalabalık yerler ve o kalabalıklarda uyulmayan mesafeler, Siyasetin en üst noktada egemen olduğu Türkiye’de özellikle kongrelerde bu yasakların ihlal edildiği zaten hiç kimse tarafından artık inkar edilmiyor.

Böylesi olumsuzluklar ister istemez salgını daha üst noktalara taşıyor, Vaka sayısının her geçen gün artığı bu süreçte “bana bir şey olmaz-bize yaklaşmaz” denilen virüs maalesef bir bakıyorsunuz ki aile bireylerimizden birisini de toprağın kara bağrına verilmesine sebep olmuş.

Salgın dolayısı ile artık çok yakınlarımızı kaybettiğimizde onların cenazelerine bile katılamıyoruz, Apar topar cenazesi daha önceden kazılmış mezarlara kireçlenmiş bir şekilde gömülen en yakınlarımızın ölümüne ağlamamız bile para etmiyor.

Salgının ne zaman sona ereceği, hatta sona erip ermeyeceği de belli değil, aile bireylerimizin almadığı önlemler dolayısı ile hayatını kaybetmesi dünyanın en berbat hadisesi, Salgın ile ilgili geliştirilecek aşı yada diğer tedavileri sonuna kadar uygulayalım ancak bundan çok daha kolay maliyetli olan “kalabalıklardan uzak durma” şeklindeki çözümü de asla ihmal etmeyelim.

Aksi takdirde salgın dolayısı ile verdiğimiz kayıplarımızın ruhumuzda açtığı yarayı kolay kolay kapatamayacağımızı düşünüyoruz.

Alacağımız çok basit önlemler hem kendi hayatımızı hem de başta aile bireylerimiz olmak üzere tüm tanıdıklarımızı kurtarabiliriz.

Lütfen dikkat.