Geçenlerde internette gezinirken, ilginç bir sosyal deney videosuna rastladım.

Film bir otobüs durağında bekleyen yolcular arasında geçiyordu. Durakta bekleyen yolculardan kimi cep telefonu ile meşgul, kimi gazetesini okuyor, kimi de arkadaşı ile sohbet ediyorken, bir adam önce yavaş yavaş, sonra seslice gülmeye başlıyor ve bu gülme sonunda ağız dolusu kahkahaya dönüşüyordu. İlk başta adamı kale almayıp durumlarını bozmayan diğer insanlar, adamın gülmesine daha fazla ilgisiz kalamayıp, onlar da yavaş yavaş kıkırdamaya başlıyor, en sonunda bu gülüşmeler durakta bekleyen herkesin kahkahalar atarak gülmesine kadar gidiyordu.

Söz konusu kısa filmi izledikten sonra, "Bu sosyal deney acaba neyi ispat ediyordu?" diye kafa yormaya başladım.

Çoğumuzun bildiği gibi, gülmenin bulaşıcı bir etkisi vardı. Ama bu film, bu kadarcık basit bir tezi ispat etmek için çekilmiş olamazdı. Gülmenin, başka insanlar üzerinde pozitif etkiler göstererek, onların da kendilerini mutlu hissetmelerine yol açtığı aşikardır. Tıpkı şu küçük hikayede olduğu gibi;

"Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini iyi hissetmesine neden oldu ve bu hal içinde, yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dostuna teşekkür edemediğini hatırladı.

Hemen bir not yazdı, arkadaşına yolladı. Arkadaşı, bu mektup eline geçtiğinde, o kadar mutlu oldu ki, mektubu okuttuğu lokantadaki kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.

Garson kız ilk defa bu kadar büyük bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, aldığı bahşişin bir kısmıyla, aç olduğu her halinden belli olan fakir bir adama yiyecek aldı.

Üç gündür boğazından bir şey geçmemiş olan adam, karnını doyurduktan sonra, bir apartmanın bodrumundaki tek kişilik odasının yolunu tuttu.

Adam öyle neşeliydi ki, bir saçak altında soğuktan titreyen köpek yavrusunu görünce, onu kucağına aldı ve evine götürüp ısıttı.

Köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu ve başını okşayan bir el olduğu için mutluydu.

Gece yarısından sonra tüm apartmanı dumanlar sardı. Bir şeylerin ters gittiğini hisseden köpekçik, çılgınlar gibi havlamaya başladı.

Önce, kendisine ev sahipliği yapan fakir adam uyandı, sonra bütün apartmandaki insanlar.

Anne ve babalar, dumandan zehirlenmek üzere olan çocuklarını kucaklayıp, onların hayatlarını kurtardılar."

İşte böyle değerli okurlarım;

Beş kuruş bile maliyeti olmayan bir tebessüm, tıpkı bu hikayede olduğu gibi, uzun bir güzellikler zincirinin ilk halkasını oluşturabilir.

Eğer isterseniz, böylesine zincirlerin ilk halkalarını siz de başlatabilirsiniz...

Küçücük bir tebessümün, hayatın yoğun ve hızlı koşturmacası içerisinde iyi gelmeyeceği hiçbir şey yoktur. Gülmek, tarih boyunca şairlerin, düşünürlerin, yazarların ve sanatçıların çalışmalarında tema olarak sıkça kullanılmıştır. Bu tema, bazen bir sevgilinin yüzündeki küçücük bir tebessüm, bazen bir dostun kahkahası veya küçük bir çocuğun çevreye pozitif enerji yayan gülücükleri olmuştur.

Gülmek, insanın doğal olarak yaptığı bir eylemdir. Sağlığımız üzerinde çok olumlu etkileri olduğu ispat edilen gülmenin, tıpkı müzik gibi, insan ruhunu besleyen en önemli gıdalardan biri olduğu söylenir. Yapılan araştırmalara göre gülmeyi başarabilen insanların depresyon, anksiyete gibi hastalıklara yakalanma riski, az gülen ya da hiç gülmeyenlere göre daha düşüktür.

Alışkanlık ve tarz olarak başkalarına göre daha fazla gülen insanların bedenlerinde, gülmeyenlere oranla çok daha pozitif etkiler olduğu biliniyor.

Çevremizdeki kişilere pozitif yaklaşmak ise, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan ve özgüvenimizi artıran bir davranış biçimidir. Bu nedenle, karşımızdaki kişide sebep olduğumuz küçücük bir gülümseme, bizde de müthiş bir tatmin duygusu oluşturacaktır.

Öte yandan gülmek, güvende ve rahat hissedildiği zaman ortaya çıkan bir süreç olduğundan, topluca gülmenin sosyal bağları güçlendirici bir etkisi olduğu da söylenir.

Şimdi gelelim, yazımızın başlığında yer alan, "Kelebek Etkisi" nin konumuzla olan ilgisini anlatmaya;

Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.

Amerikalı bilim adamı Edward Norton Lorenz'in ortaya koyduğu bu teoriye göre, Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, Dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.

Tıpkı, yan yana dizilmiş domino taşlarının birbirlerini devirmesi gibi; bir taşı devirmekle diğer bütün taşları yıkmış olursunuz. Aslında buna benzer olayları günlük hayatımızda çokça rastlıyoruz, fakat farkına varmıyoruz.

Hayatımız, başkalarının hayatlarını etkileyecek bir sürü eylemlerle dolu; gülümsemek bu eylemlerin en kolay, fakat en etkili olanlarının başında gelir.

Her ne kadar her gün bir sürü olumsuzluklarla karşılaşıyor olsak ta, hayat, bu olumsuzluklara takılıp kalmayacak kadar kısa.

Her türlü olumsuzluğa rağmen ve hayata inat, gülmeyi deneyin.

Siz gülün ki, dünya gülsün...

Emin olun ki sizin mutluluğunuz ve enerjiniz çevrenize de yansıyacaktır. Gülmek, "bulaşıcı olduğu halde, bana da bulaşmasın denilemeyecek" tek şeydir.

Boccaccio, "İnsan bir evse; yüz onun penceresi, tebessüm de o penceredeki ışıktır." derken, William James de, "Mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutlu oluruz" demektedir.

Öte yandan, alemlere rahmet Peygamberimiz, sadakayı çok vermemizi telkin etmektedir. "Verecek bir şeyimiz yok Ya Rasülallah" diyenlere de "İnsanlara tebessüm etmeniz de bir sadakadır" buyurmuşlardır.

O ki, “Müminin tebessümü yüzünde, hüznü kalbinde olur” düsturu gereğince, yüzü daima yumuşak ve güleç olan bir Peygamberdi.

O ki, tebessüm peygamberiydi, tebessüm eder, tebessüm ettirirdi.

Bu nedenle, gülmenin gücünü hep hatırda tutarak gülün, neşelenin ve tüm sahip olduklarınız için şükredin.

Hayatı, asla sizi gülmeyi unutturacak kadar ciddiye almayın.

Unutmadan söyliyeyim;

Gülümsemek için 17, somurtmak için ise 43 kasın kasılması gerekiyor. Yani somurtmak daha yorucu...

Yine de tercih sizin...

Esen Kalın...