Öncelikle bugünün bayram olarak kutlanmasını sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm şehitlerimizi saygı rahmet ve minnetle anıyorum.

Ayrıca, bu yıl illet dolayısıyla evlerden kutlamak zorunda kaldığımız bu günlerde sağlığımız için mücadele ederken yaşamlarını yitiren özellikle sağlık çalışanlarımız olmak üzere tüm insanları da rahmetle anıyorum.

Aslında, bu yıl kutlayacağımız 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI çok anlamlı bir zamana denk gelmişti. Çünkü ulusça var olmanın yüzüncü yılıydı. Elbette ki asırlık bir olaya da muhteşem kutlamalar yakışırdı. Ancak, dünyayı kasıp kavuran bir illetle boğuştuğumuz şu günlerde buna fazla olanağımız olmuyor.

Evet, belki meydanlarda olmayacağız ama sanki meydanlardaymışız gibi evlerimizden de, balkonlarımızdan da bu coşkuyu yaşamamız olanaklıdır. Görüyorum ve biliyorum ki, ülkemin her bir ferdi bu bayramın coşkulu geçebilmesi için elinden gelenin en iyisini yapmak çabası içerisindedir.

Binlerce okul öğrencisi ve eğitimcisi, binlerce kurum ve kuruluş bulundukları mekânlardan bu bayram için mükemmel çalışmalar ve hazırlıklar yapmaktadır. Her ne kadar kısıtlı koşullarda olsak da bu bayramı yüzüncü yılına yakışır bir şekilde kutlamak her Türk ferdinin bir boyun borcudur ve görevidir. Çünkü bu devletin kuruluş felsefesi ve özü bu 23 Nisan günü ile özdeştir.

Şimdi bu özel bayramla ilgili tarihi sürece bir göz atmakta yarar vardır diye düşünüyorum:

-Bin dokuz yüzlü yıllara yaklaşırken, tarihe damgasını vuran altı yüz yıllık bir imparatorluğun son yıllarda iyi yönetilememesinden kaynaklı çeşitli dünya devletleri ülkemize karşı saldırılara geçmiş ve koca imparatorluk sadece İstanbul sınırlarına sıkıştırılmıştı.

-Ülkemizin her karış toprağı bir Avrupa ülkesi tarafından, Rus ve Ermeniler de olmak üzere işgal edilmişti.

-Bu işgallerle emperyalist ülkeler, devletimizi bir sömürge devleti yapma niyeti içerisindeydi.

-Ancak, hesap edemedikleri bir durum vardı. Özellikle ordumuz içerisinde gözü pek ve vatansever komutanların, askerlerin ve sivillerin varlığını unutmuşlardı.

-İşte tam bu sırada devreye giren bu asil soylu komutanlar her ne pahasına olursa olsun bu ülkeyi işgalden kurtarmak ve yeniden bir ulus yaratmak fikrindeydiler.

-İşte tam da bu nokta da yurdun her bir yanında açılan cephelerde kahramanca çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek el ele vererek tam bir dayanışma ruhuyla milli mücadeleyi başlattılar.

-Tam da o sırada İstanbul’dan ışıyan güneş 19 Mayıs’ta Samsun’da doğdu. Samsun’da ışıyan bu güneş sırasıyla Erzurum’da, Sivas’ta halkın aydınlık yarınlarının umudu oldu.

-Mustafa Kemal ve arkadaşlarının örgütlediği Anadolu halkı kurtuluş mücadelesi için sınırsız bir destek kararı alarak Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Ankara’ya uğurladılar.

-Hatta o zamanlarda Anadolu halkı da boş durmuyor ve kendi kaderlerini belirleyecek kararlar alıyorlardı. Bunlardan en önemlisi de ‘Kars Kafkas Cumhuriyeti Hükümeti’ adıyla anılan ‘Cenub-i Garbî Kafkas Hükûmet-i Muvakkata-i Milliyesi / Güneybatı Kafkasya Geçici Millî Hükûmeti'dir. 18 Ocak 1919 tarihinde Kars'ta kurulmuş ve sâdece birkaç ay ayakta kalabilmiştir. Anadolu coğrafyasının ilk cumhuriyetidir.

-Neyse, sonuç olarak emperyalist işgale karşı verilen tüm savaşlar kazanılıyor ve 23 Nisan 1920’de Türk halkının iradesi olan BÜYÜK MİLLET MECLİSİ açılıyor. Artık söz, yetki ve karar Türk halkının iradesine geçiyor.

-İşte bugün, bu mutlu ve kutlu gün, ülkemizin ve devletimizin de şekillendiği gündür. O gün dünya tarihinde bir dönem kapanıyor ve yeni bir dönem başlıyor. Bu değişimin lideri Gazi Mustafa Kemal’dir. Bu büyük önder için zaman geçtikten sonra yabancı bir devlet adamı: ‘’ Mustafa Kemal; bir millet bütün vasıflarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.’’ Söylemini kullanıyor.

-O adam ki, küllerinden vatan yaratan bir liderdir. O mücadeleden bir cumhuriyet ve bir millet çıkarmıştır.

-O liderin yaptığı işler, dünya tarihine damga vurmuş, ülkesinde de yüz yıl geçmesine rağmen hala küresel bir örnek teşkil etmektedir.

-O günün eseri olarak; cumhuriyet kurulmuş, ilk on yılda ülke baştanbaşa demir ağlarla örülmüş, ekonomik kalkınma hamleleri yapılmış, Anadolu insanı eğitilip, geliştirilmiştir.

-Büyük Millet Meclisi, Misak-ı Milli sınırlarımızı çizmiş ve Anadolu diye bir toprak, bir vatan inşa etmiştir.

-Yüz binlerce Anadolu insanının canını seve seve feda ettiği şehit kanlarıyla korunarak oluşturulan bir meclis yaratılmıştır.

-1920’de kurulan BMM’ i ile aydınlanma hareketleri başlamış, reformlar ve sanayileşme hız kesmeden yol almıştır.

-23 Nisan 1920 ile birlikte, yüz yıl öncesinde olmayan bilim, fen ve teknoloji hayatımıza girmiştir.

-1920 tarihi kendi iradendir, özgürlüğündür. İşçinin, köylünün değer bulmasıdır.

-1920 tarihi yüz yıl öncesinin dehasıyla yüz yıl sonrasının hala uyuşur olmasıdır.

Sonuç olarak gelinen nokta da, 23 Nisan 1921 tarihinden itibaren her yıl düzenli olarak bu gün Milli Egemenlik Bayramı olarak kutlanılmaya başlıyor.

-Sonra, 1927’de ilk kez Mustafa Kemal’in himayesinde kutlanmaya başlanmış.

-1929’da 23-30 Nisan Çocuk Haftası olarak kutlanmaya başlandı.

-1978’de Meclis törenlerine çocuklar katılmaya başladı.

-1979 yılını UNESCO DÜNYA ÇOCUK YILI olarak ilan ediyor.

-1980’de TRT Uluslararası Çocuk Şenliği şeklinde kutlamaya başladı.

-1981 yılında ise, Milli Egemenlik Bayramı’nın adı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak değiştirildi.-Bununla birlikte de sadece Türk çocukları değil tüm dünya çocuklarıyla birlikte kutlanan bir bayram olarak yaşamımızda yerini almıştır.

İşte tam da bu nedenlerledir ki; bu bayram hem ülkenin kaderini oluşturan hem de çocuklarımızın ruhlarına dokunan bir bayram olma özelliğine sahiptir.

Tüm ulusumuzun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun.