Ortadoğu coğrafyasında dünden bugüne oynanan oyun yeni değil.

Çok eski çağlara değin uzanıyor. Her dönem kendi özgül şartlarında mezhep, din, kimlik savaşlarını yaşamış. Kan oluk, oluk akmış, insan kırımı dur durak bilmeden sürüp gitmiş ta bugünlere değin gelmiş.
Enerji kaynaklarını kontrolü etmek isteyen emperyal güçler (ABD, İngiltere, Fransa gibi) Ortadoğu’da iç savaşları tetikliyor.

Irak’ın işgali sonrası Sünni, Şii çatışması bunun en iyi örneğidir.

Yine Arap baharı adı altında tezgâhlanan proje ile Libya, Tunus, Mısır gibi ülkeler de son kullanma tarihi geçmiş diktatörler devrildi onların yerine ise istikrarsızlaşmayı sağlayacak ve ABD’ye tam bağımlı yeni bir dikta anlayışı getirildi.

Dikkat edilirse tüm bunlar İslam coğrafyasında olup bitiyor.

İç karmaşa, savaş ve kanın aktığı bölge İslam’ın merkezi. Emperyalizm Müslüman’ı yine Müslüman’a kırdırıyor.
Ülkemiz de şimdilik mezhep ve etnik çatışma yok. Türk toplumu her şeye rağmen sağduyulu ve ihtiyatlı davranıyor.

Biliyor ki olası bir çatışma bu ülkenin karpuz gibi ikiye hatta üçe ayrılmasına neden olacak.

Ancak ne olursa olsun milletimiz asla kanmıyor, inanmıyor. 
Türk milletinin tarihinin derinliklerinde yatan kendine özgü karakteristik yapısı vatan sevgisiyle yoğrulu olduğu için oyuna gelmiyor. Ancak her şeyin bir sınırı var. Ortadoğu ve Avrasya’da olmak isteyen emperyal güçlerin planı, projesi bitmez. Birde bakarsınız ki yarın hiç aklınıza gelmeyen şeyler yaşanıyor.  Türkiye topraklarında bugün her şeye rağmen yine de birlik ve bütünlük içinde yaşamasını biliyoruz. 
Bu umarım hep böyle gider. 

DEĞİŞİM!

Sözcük olarak güzel. Ama değişim özüne ve amacına uygun değil de, çıkar ve kimi beklentiler adına yapıldığı zaman amacı falan ortadan kalkıyor.

Değişim başka bir şekle bürünüyor.

Şimdi kimileri sürekli değişimden söz ediyor, değişimin mucizesinden dem vuruyor.

 Değişim adı altında 180 derece dönüş ile başka bir siyasal, sosyal çizgiye sıçrıyor.

Buna da değişim diyorlar! 

Oysa değişim kişinin savunduğu düşünceyi zamana, döneme ve gelişen sürece göre yeniden şekillendirmesidir. Bir başka deyişle, kişinin büyük bir inançla savunduğu düşüncesini elden geçirerek daha da sağlamlaştırmasıdır. 

 Şimdi bakıyoruz kimileri 20 yıl önceki savundukları tezlerin aksini söylüyor, bir başka telden çalıyorlar.

Geçmişte savunduklarını reddediyorlar.

Kimileri bunu büyük bir gururla yapıyor!

Değişim kendini, kimliğini, kişiliğini reddetmemektir.

Düşünceye sonuna kadar sahip çıkmaktır.