Hangi cinsiyetten olursa olsun, hiç kimse fazla kilolu ve biçimsiz vücutlu olmaktan hoşlanmaz. Görüntüsünü bir kenara bırakalım, vermiş olduğu rahatsızlık sebebiyle, derhal çareler aramaya başlarız. Fazla ve düzensiz yemeği bırakır, yürüyüş ve spora yönelir, kısacası, vücudumuzu bir nevi fitnese sokarız.

Peki yalnızca vücudumuz mu bozulur?

Ruhumuz hep aynı mı kalır?

Eğer öyle olsaydı, doğduğunda tertemiz olan insanların hiç kirlenmemeleri gerekmez miydi?

Böyle bir durumda da, herkes adeta bir melek gibi yaşar ve öldükten sonra da doğruca Cennete gitmez miydi?

Oysa manzara bu kadar basit ve hoş değildir.

Bedenimiz sürekli bakım yapıp temizlediğimiz acz içindeki bir varlık iken, ne yazıktır ki, ruhumuz için gerekli özeni ihmal ediyoruz.

Aşırı ve düzensiz yemekten, kötü bir yaşam tarzı sürmekten, iş şartlarından, uyku düzensizliğinden ve sair pek çok faktörden kaynaklı olarak vücudumuz yıpranıyor ve kötüleşiyorsa, ruhumuzun da  bozulabileceğini ve bakıma ihtiyacı olabileceğini asla unutmayalım.

En az bedenimiz kadar ruhumuzun da beslenmeye, itina gösterilmeye, hatta okşanıp pohpohlanmaya; kısacası, zaman zaman fitnese sokulmaya ihtiyacı bulunmaktadır

Nasıl ki beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonuna kadar devam eden vazgeçilmez bir ihtiyaç ise, ruhun beslenmesi de zorunlu bir ihtiyaçtır.

Karnımızı doyurmak, açlığımızı bastırmak ve canımızın çektiği şeyleri yemek veya içmek konusunda nasıl özenli davranmak zorundaysak, ruhumuzun beslenmesi konusunda da seçici ve özenli davranmamız gerekmektedir. Aksi taktirde, tıpkı vücudumuz gibi, ruhumuzun da obezite olacağını sakın aklınızdan çıkarmayın.

Obezite olmuş bir ruh, kirlenmiş, bozulmuş ve potensiyel suçlu bir ruhtur. Böylesi ruhların ya kendi bedenlerine, ya da başkalarının bedenlerine ve diğer varlıklarına zarar vermeleri kaçınılmazdır.

İşin ilginç ve kötü yanı, kirlenmiş ve bozulmuş ruhlar, genellikle bu kirlenmişliklerinin ve bozulmuşluklarının çoğu zaman farkında olmazlar. Bu nedenle de ruhlarını fitnese sokma zaruretini ihmal ederler.

Malesef aramızda normal bir vücutla dolaştıkları halde, ruhları kirlenmiş o kadar çok insan var ki...

Sakın, yanılıyorsun demeyin bana;

Öyle olmasaydı, bu ülkede bu kadar çok vatan haini olur muydu?

Öyle olmasaydı, bırakın başkalarını, kendileriyle bile kavgalı binlerce insan olur muydu?

Öyle olmasaydı, bu kadar çok tecavüzcü, sadist  veya sapık aramızda bulunur muydu?

Öyle olmasaydı, hemen hemen hergün işittiğimiz binlerce kadın ve çocuk cinayetini konuşuyor olur muyduk?

O halde, gelin hepimiz zaman zaman ruhlarımızı da fitnese sokalım. Kirlenmiş ruhlarımızı pisliklerinden arındırıp, öncelikle Allah'ın, sonra da insanların razı olacağı ruhlar haline getirelim...

Fitnes, İngilizce’den dilimize direkt geçen bir kelimedir. Fitnes’in anlamı; sağlık, sağlıklı yaşam, fit, formda ve zinde olmaktır. TDK’ya göre fitness, sağlıklı yaşam demektir. Artan fiziksel çaba sırasında vücudun solunan oksijeni kas dokusuna dağıtma yeteneği olarak da tanımlanır.

Ruhların fitnesi sevmekle başlar. Sevgi ile besleyin ruhunuzu. Sizi yaradanı sevin, insanları sevin, hayvanları ve tabiatı sevin...

Muhtaç olanlara iyilik yapın, hayvanları kollayıp gözetin, ağaç dikin, seyahat edin, ibadet ve duanızı eksik etmeyin, spor yapın, ruhunuza faydalı müzikler dinleyin ve daha pek çok güzel ameli işleyin...

Ruhunuz kirlenmişse, bedeniniz ile temiz işler yapamazsınız. Sevginin yerine korku, düşmanlık, kin ve nefret almışsa vay halimize...

Nefsimizi beslersek et ve kemiğe dönüşürüz, ruhumuzu beslersek insan oluruz...

Esen Kalın...