Uluslararası Diyabet Federasyonunun güncel verilerine göre Türkiye'de 20-79 yaş aralığında yaklaşık 7 milyon diyabet hastası bulunuyor. Diyabetik ayak tedavisinde Türkiye'nin en büyük merkezlerinden biri olan Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar ve Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Doç. Dr. Murat Kendirci, diyabetik ayak yarasından korunmak için alınacak tedbirlerden ve hastalığın oluşumundan bahsetti. 
 
Diyabet, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik, ilerleyen ve Tip 1 ve 2 olmak üzere ana iki tipi bulunan bir hastalık. Tip 1 diyabeti önleme adına belirli bir risk faktörü yok, ancak Tip 2 diyabetin önlemesinde doğru beslenmenin ve sporun oldukça önemli bir yeri var. Diyabetik ayak yarası ise, diyabet hastalarının ayaklarında bileğin aşağısından başlayıp, tüm ayağı veya tüm bacağı ve hatta tüm bedeni etkileyebilecek düzeyde bir hastalık.

Diyabet hastaları hissizleşmeden dolayı ayaktaki yaraları fark etmiyor
Diyabetik ayak yarasının gelişmesinin pek çok nedeni olabilir. En sık nedeni ise nöropati denilen sinir hasarından kaynaklanıyor. Özellikle kan şekeri düzensiz olan ya da sürekli yüksek seyreden hastalarda sinir hücrelerinde hasar olabileceğini belirten Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, bu hasar nedeni ile hastalarda hissizlik geliştiğini belirtti: “Hastalar, ayağında gelişen nasır ya da yaraların acısını, ağrısını hissetmeyebilir. Görme bozukluklarını da eklersek bu tür yaralar hem hissedilmemesinden hem de görememekten daha da büyüyerek tedavisi daha zor hale gelmektedir. Buna ek olarak damarlarda da harabiyet gelişebilir ancak ikisinin birlikte görülmesi diyabetik ayak yaralarının ayrı bir şekilde tedavi edilmesini gerektirmektedir.”

Antibiyotik direnci, diyabetik ayak enfeksiyon tedavisini zorlaştırıyor
Diyabetik ayak yaralarının birçok branşı ilgilendiren bir durum olduğunu belirtenDr. Öğretim Üyesi Derya Yapar ise hastalığın belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi verdi: “Diyabetik ayak yarası enfeksiyon açısından yüksek risk taşır ve enfeksiyon gelişmesi durumunda ise iyileşme oldukça zorlaşır. Ayrıca günümüzde artan antibiyotik direnci de düşünürsek diyabetik ayak enfeksiyon tedavisi oldukça güçleşir. Bu nedenle ayakta bulunan bir yarada akıntı, ısı artışı gibi enfeksiyon belirtileri geliştiğinde zaman kaybetmeden bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Uygun bir şekilde tedavi edilmediği takdirde yumuşak dokuda başlayan enfeksiyon kemiğe ve ekleme kadar yayılabilir. Ancak antibiyotik tedavisi, yaranın tamamen iyileşmesine kadar değil enfeksiyon bulgularının kaybolmasına kadar verilmelidir. Bu süreçte de tedavinin etkinliğini değerlendirmek gerektiğinden hastaların kontrollere gelmesi gerekmektedir.”

Diyabetik ayak yarasından korunmanın en önemli yolu beslenmeye dikkat etmek
Diyabet hastalarının diyabetik ayak yarasından korunmalarının en öncelikli yolunun kan şekerinin kontrol altında olması için beslenmelerine dikkat etmeleri olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, düzenli bir şekilde egzersiz yapılmasının da hem kilo hem kan şekeri kontrolüne faydalı olacağını belirtti: “Diyabetik ayak yarasını önleme konusunda egzersiz oldukça önemlidir, ancak uzun süre ayakta kalınmamalıdır. Bu süreçte ayakkabı seçimi önemlidir. Ayağı sıkmayan deri veya bez ayakkabılar giyilmelidir. Çıplak ayak ya da açık ayakkabı ile yürünmemelidir. Ayaklar her gün kontrol edilmeli; ayak cildinde renk değişikliği ve cilt bütünlüğü değerlendirilmelidir. Ayak temizliğine özen gösterilmelidir. Ayaklar her gün ılık suda tahriş etmeyen bir sabunla uygun bir sürede yıkanmalıdır. Ayaklar sabunla temizledikten sonra durulanıp, özellikle parmak aralarında oluşabilecek mantar enfeksiyonlarını önlemek için iyice kurulanmalıdır. Yıkama sonrası cilt kuruluğunu önlemek için de parmak araları hariç nemlendirici losyon sürülmelidir. Tırnaklar banyodan sonra yumuşakken düz bir şekilde kesilmeli; nasırlar ise kesilmemelidir. Aile bireyleri de hastaların kan şekeri ve kilo kontrolünde mutlaka hastaya yardımcı olmalıdır.  Özellikle görme problemi olan hastaların ayaklarının bakımında, ayakkabı çıkarıldıktan sonra ayakkabıların çivi ya da yabancı cisim açısından incelenmesinde, tırnak kesiminde mutlaka yardımcı olunmalıdır. Çoraplar her gün değiştirilmelidir. Pamuklu, yünlü, olası yara akıntılarını erken fark edebilmek için açık renkli çoraplar tercih edilmeli; bilekleri sıkmayan lastiksiz çoraplar kullanılmalıdır. Mümkünse hastaların kendi ayak ölçüsüne göre üretilen ayakkabılar kullanmalıdır. Ayakta gelişen bir yarada akıntı, kızarıklık olması durumunda geciktirmeden bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurulması konusunda hastaya yardımcı olunmalıdır.”

Dünyada her 30 saniyede bir diyabete bağlı ayak kaybı yaşanıyor // Diyabete bağlı ayak kesilmesini önlemek mümkün
Diyabetik ayak hastalığında durum hastanın ayağının, hatta bazen bacağının kesilmesine kadar ilerleyebiliyor. Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, ampütasyon işleminin önüne geçmenin mümkün olduğundan bahsetti: “Kan şekerinin regülasyonu ve ayak bakımı hastanın kendi kendine alacağı önlemlerdir. Diyabetik ayak yaralarının erken dönemde tespitiyle yara iyileştirilebilir. Yarada enfeksiyon gelişmesi durumunda yaranın cerrahi bakımı, uygun antibiyotik tedavisi ile parmak, ayak hatta tüm bacağın kesilmesi önlenebilir. Verilere göre tüm dünyada her 30 saniyede bir diyabete bağlı ayak kaybı yaşanmaktadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise ülkemizde uzuv kesilmesi yılda yaklaşık 12.000 dolayındadır ve bunun çoğu maalesef diyabete bağlıdır.”

“Ampütasyondan kaçınıyoruz”
Günümüz imkanlarıyla artık çok daha fazla hastanın kurtarılabileceğini belirten Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Doç. Dr. Murat Kendirci, şimdiye kadar da birçok hastayı ampütasyondan kurtardıklarını ve başvurdukları hastaneler tarafından ampütasyon kararı verilen birçok hastayı Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde başarıyla tedavi ettiklerini paylaştı: “Birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de oldukça zahmetli ve uzun olan diyabetik ayak ülseri tedavisin için kesin olumlu sonuç vaat edilemediğinden hekimler ve hastaneler hem maliyetleri hem de yatak sirkülasyonlarını düşünerek ampütasyondan yana tavır almaktadır. Ancak biz Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde yer alan Diyabetik Ayak kliniğinde olabildiğince ekstremite koruyucu yaklaşım sergileyip ampütasyon kararını ancak uzuvdan ümidimizi kestiğimizde uyguluyoruz. Bununla birlikte yaranın septik odak oluşturması durumunda hasta hayatını kurtarmak için erken ampütasyon kararı aldığımız nadir vakalar da olabiliyor.”

Hitit Üniversitesi Çorum Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde dünyada uygulanan tüm tedavi protokolleri başarı ile uygulanıyor
Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesinin hizmet vermekte olduğu, diyabetik ayak tedavisinde Türkiye'nin en büyük merkezlerinden biri olan Hitit Üniversitesi Çorum Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde daha önce düzensiz aralıklarla diyabetik ayak poliklinik hizmeti veriliyor ve farklı kliniklerde yatarak tedaviler düzenleniyorken Mart 2016 tarihinde ilk olarak 8 yataklı bir birim kuruluyor ve Eylül 2016 tarihinde 14 yatak ile hizmet vermeye devam ediyor. Hastanenin yeni birimine taşınmasını takiben Ağustos 2017 tarihinden itibaren 28 yataklı, her biri tek kişilik ya da 2 kişilik odalardan oluşan bir serviste hasta tedavisine devam ediyor. Servis bünyesinde tamamı konu üzerine eğitim almış ve sertifikasyonu sağlanmış 9 hemşire çalışıyor ve genel cerrahi başkanlığında oluşturulmuş enfeksiyon hastalıkları, kardiyoloji, ortopedi, dahiliye, göz, fizik tedavi uzman hekimlerinin, diyetisyen ve psikologların dahil olduğu diyabetik ayak konseyi tarafından hastalar değerlendiriliyor. Her hafta perşembe günleri diyabetik ayak polikliniği düzenleniyor; hastaların her biri genel tıbbi durumları, vasküler durumları ve radyolojik bulguları açısından değerlendiriliyor. Gerekli görülen hastaların periferik vasküler girişimleri, medikal ve cerrahi tedavileri düzenleniyor. Klinik kapsamında diyabetik ayak tedavisine dair dünyada uygulanan hiperbarik oksijen tedavisi dışında tüm tedavi protokolleri başarı ile uygulanıyor. Tüm cerrahi girişimler Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde uygulanıyor ve hiçbir hastanın sevk ihtiyacı olmuyor.