Covid 19 isimli virüsün dünya genelinde hızla yayıldığı bu günlerde milyonlarca çalışanın merak ettiği, "çalışmaktan kaçınma hakkı nedir"? Ne değildir?

Öncelikle Corona Virüs salgınının Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bir "Pandemi" olarak tanınması tehlikenin büyüklüğünü ifade etmeye yeter.

Ülkemizde de bu hastalıkla ilgili güncel Sağlık Bakanlığı verilerine göre vaka sayısı 18.757, ölüm sayısı ise 357 ve ne yazık ki grafik yukarı yönlü 45 derece açıyla yükselmeye devam ediyor.

Okul ve üniversitelerde yüz yüze eğitimin sonlandırılması ile bu işyerleri açısından, iş durdurulmuş sayılabilir. Ancak bu sektör dışındaki binlerce işyerinde çalışma hayatı devam etmekte. Yani çalışanın "evde kal" çağrısına uyması fiilen mümkün değil.

Bu durumda bir çok çalışan ve işverenin merak ettiği "çalışmaktan kaçınma hakkı"nın dayanak ve kapsamına bakalım. Buna ilişkin Kanun maddesi şöyle der:

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu MADDE 13: "(1) Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir"

Bunun kısaca anlamı şudur: Çalışan önce işyerindeki Kurula veya Kurul yoksa işverene başvuru yapacak. Durumun tespit edilmesini isteyecek. Kurul bu tespiti hemen yapmak üzere toplanmak durumundadır. Kurulda yer alan İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanının da görüşü alınarak, çalışanın talebinde haklı olup olmadığına karar verilecek ve durum tutanakla kayıt altına alınacak.

50^den az çalışanı olan işyerlerinde kurul olmayacağı için aynı başvuru işveren veya işveren vekiline de yapılabilir.

Çalışan talebinin kabul edilmesi halinde bu sefer Kanun şöyle der:

(2) Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.

Böyle bir ihtimal düşük de olsa, İşveren gerekli tedbirleri alana kadar çalışanlara izin verebilir ve işyerindeki tedbirleri almaya başlayabilir.

Örneğin virüsün bulaşmaması için çalışma düzenini, vardiya sistemini veya aynı anda aynı ortamda bulunacak çalışan sayısını değiştirebilir. Her tarafa maskeler, dezenfektanlar, eldivenler bırakabilir. Tehlikeyi en aza indirdikten sonra Risk Analizini revize ederek çalışanları tekrar işe çağırabilir.

Ancak işveren, çalışanın başvurusunu dikkate almadı veya tedbirleri almadı ve "işe devam" talimatını verdi. Bu durumda Kanun ne diyor? Bir bakalım:

(3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.

Bununda anlamı şu:

İşveren hiçbir tedbir almadan "işe devam" diyor. Çalışanlar işyerinde eski yemekhanelerinde bir masada dört kişi yemek yemeğe devam ediyor. Toplu taşımayla işe gidip gelmek zorunda kalıyor veya işverenin ayarladığı serviste tıkış tıkış oturuyor.

Bu şartlarda hastalığa yakalanma ihtimali neredeyse kesin. O halde çalışmadan kaçınma hakkı doğar mı?

Bana göre doğar.

Anacak işverenin iyi niyetle aldığı tedbirleri dikkate almak ve tamamen duyarsız ve ihmalkar davranan işverenler için bu durumun geçerli olabileceğini de hatırlatmak lazım.

Yine yaygın anlayışa göre muhtemelen çalışma hakkından kaçınan işçi, hedef tahtasına yerleştirilecek ve bir şekilde işten çıkartılacaktır. Ancak yukarıda değindiğim şartlar mevcut ise yargı yoluna başvurabilecek ve işe iade kararıyla çalışmadığı dönemlerin dahi ücretlerini alabilecektir.

Tabi ki Hükumet tarafından bir sokağa çıkma yasağı ilan edilirse bütün bunlara gerek olmaz ve işe gitmeyen her çalışanın hakkı korunmuş olur. Ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlara bakılırsa sokağa çıkma yasağı seçeneğinin son çare olduğu gözüküyor.

Bu durumda gerek işveren gerek ise de çalışan "önce sağlık" diyerek kararını vermelidir.

İşveren vicdan ve cüzdan arasında, çalışan da ne yazık ki, canı ve cüzdanı arasında tercih yapmak durumunda kalıyor.

Sağlıcakla kalın.

Niyazi EKİN

A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı