Rahmetli babam iki sebepten dolayı sıkı bir Bülent Ecevit hayranıydı, Bu sebeplerin

Birincisi: Ecevit Kıbrıs’ı aldı

İkincisi: Ecevit Haşhaş ekimi noktasında ABD’ye rest çekti.

Şimdiki nesil belki 1974 yılında “Ayşe Tatile çıksın” sloganı ile Kıbrıs Barış Harekatını büyüklerinden duydukları ile hatırlayabilir, ancak Haşhaş konusunu pek bilmez,  bizde 14 yaşında idealist bir Türk milliyetçisi olarak pek çok yaşıtımız gibi Askerlik şubesinin kapısında “Bizi de askere alın” diye sırada beklediğimizi biliyoruz.

Kıbrıs Barış harekatı ile birlikte , Ecevit'in dış politikada ABD'ye rağmen attığı bazı adımların, girdiği bağımsız bir çizgi arayışının rolü inkar edilemez. Ancak, Ecevit'e göre, haşhaş sorununun olumsuz etkisi daha fazladır: Ecevit o günlerde Haşhaş ile ilgili olarak ‘‘Yasaklayıcı tutumlarına karşın haşhaş üretimini belli kurallar içinde serbest bırakışımız ABD'de çok tepki uyandırmıştı. Kongre'nin ambargosu aslında Kıbrıs değil, haşhaşla ilgiliydi. Sonra Kıbrıs'a yamandı.’’ şeklinde açıklama yapıyordu.

Rahmetli babamı Ecevit hayranı yapan bu iki gerekçeyi ortadan kaldırabilmek adına tamamı Ülkücü olan 5 erkek çocuğunun birden baskı yapması o günlerde hiçte kolay bir hadise değildi, O zamanlar bıçak i gibi olan ideoloji sayesinde babam ile çok şiddetli tartışmalar yaptığımızı hatırlıyoruz.

Allah var babamın ağzından başta Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş ile ilgili olumsuz bir ifade duyduğumuzu hatırlamıyoruz, yukarıda belirttiğimiz iki sebep dolayısı ile Ecevit’i sevdiğini söyleyen babam diğer liderler içinde “ Ecevit Amerika’ya rest çekti, diğerleri de rest çeksin onları da takdir edelim” fikrinde ısrar ederdi.

Biz henüz 13-14 yaşında çocuklar olarak babamın parti değiştirmeme konusundaki ısrarına bir anlam veremiyor ve kendisinin MHP tarafında olması adına sürekli baskı yapıyorduk.

Babamın Ecevit ısrarından vaz geçip bizim çizgimize gelmesi en azından bizi kırmamak adına “tamam oyumu MHP’ye vereceğim” demesi  nerede ise 20 yıla yayıldı, sonrasında ise bizimle birlikte MHP için koşturdu durdu.

Biz o zamanlar rahmetli babamın ve babam ile aynı yaşta olanların parti değiştirmemek ile ilgili ısrarına anlam veremez ve “Ne var bunda parti dinmidir ki değiştirmiyorsun.?” şeklinde bir görüş öne sürüyorduk.

Sonraları baktı ki bizim ülkemizde parti değiştirmek gerçekten din değiştirmek kadar önemli bir hadiseymiş, Özellikle ideolojinin son derece keskin olduğu dönemlerde parti değiştirmek öyle kolay bir hadise değildi.

Biz birkaç kez daha belirttiğimiz gibi Ülkü Ocakları ile 14 yaşında tanıştık, 31 mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçime kadar canımızla, kanımızla Ülkücü hareketin siyasallaşmış kurumu olarak bildiğimiz MHP için koşturduk durduk.

2019 yılında yapılan yerel seçim öncesi biraz AK Partili dostlarımızın çağrısı biraz da MHP’ye olan kırgınlığımız dolayısı ile belki belediye başkanı olabiliriz düşüncesi ile AK Partili olma yolunda adım atmaya çalıştık.

Tabi bu hiçte kolay olmadı, 14 yaşında Ülkü Ocakları ile tanışan ve hayatında MHP’den başka hiçbir şey olmayan 58 yaşında birisi için parti değiştirmeyi düşünmek bile belli başlı taravmalar yaratıyordu.

MHP’den istifa edip AK Partili olabilmek adına iki kez Noterin kapısına kadar gidip merdivenleri çıkmadan geri döndüğümüzü gören bir dostumuz “ MHP senin için din gibi olmuş senin kolay kolay partiden istifa edeceğine inanmıyorum, en iyisi beraber gidelim ki sen yine noterin kapısından geri dönme” dediği an ancak üçüncü denemden sonra istifa edebildik.

Kendi başımızdan geçen bu hadiseyi düşündüğümüzde bizden 10-15 yaş daha yukarıda olan bir neslin mensubu oldukları partileri “Din” gibi görmelerini asla yadırgamıyoruz, zira bu konuda tecrübe yaşamış bir vatandaşız.

Genç nesilde böyle bir sıkıntı yok, hatta kendilerini “Merkezde” gören seçmen içinde böyle bir sıkıntı yok, Zaten dikkat edin siyasi partilerde kendilerini merkezde gören seçmen vasıtası ile iktidar oluyorlar, yine merkez sağdaki seçmen vesilesi ile iktidardan gidiyorlar.

Belli bir dönem daha bizim Ülkemizde siyaset din gibi görülmeye ve insanımızın mensubu oldukları siyasi partileri dini bir kurum gibi muhafaza etme çalışmalarını göreceğimizi düşünüyoruz.

Bu yüzden işimiz zor..