Hiç düşündünüz mü bilmem ama benim yıllar önce gördüğüm bir rüyanın etkisinde kalıp, dalgaların arasında kaybolacağımı hep düşündüğüm o devasa okyanusları..
Bilmem ama traktörün altına düşüp, sol ayağımı kırdığım, sıcak suyun içinde yanan sol kolum, yine solumdan yediğim kurşun sonrası aynı taraftan aldığım bıçak darbesi ve ters dönmesine karşın, çevreye yayılan onca lpg tüplerinin bir kıvılcım bile almadan, patlamadığı ve benim bir yerim kanamadan altından çıktığım kamyon kazası ardından yaşam denen okyanusta yol almaya, yüzmeye devam ediyordum..

Ve önce Kocaeli otoyolunda sonra Erzincan karayolunda pert olan araçlardan sağ çıkıp onca dert, kerameti, benlik kıyametleri aşıp hala yaşamam belki de o gördüğüm rüyayı doğrular gibi..


Sanki öyle olduğundan gibiymiş gibi kısa süre içinde  zoraki aldığım pasaportu cebime koyarken kırmızı kabına uzun uzun bakışımla yeniden hatırlıyordum o bir çoğumuzun aklına bile gelemeyen ve arada, sırada tesadüfen de olsa izlediğimiz belgesellerde gördüğümüz o içi başka ama birçok kollu Ahtapot , köpek balığının yanında bizlere benzeyen Yunuslar gibi onca canlının yaşadığı bir dünya olan okyanusları aşıp, son limana yanaşan bir gemi gibiyim sanki..


Evet, hiç düşündünüz mü bilmem ama o dev dalgalara sahip, yer sarsıntıları ardından oluşan tsunamileriyle karaya doğru gelip, yer çekimi ile geri çekilen mavi sulu, tuzlu, tuzsuz ve Kur'an ı Kerimde belirtildiği gibi birbirine karışmayan okyanusları...


Kimimizin pandemi korkusuyla sosyal hayatı unutup, whatsapı dert ettiğimiz sanal ortamı düşünürken, kimimiz ise adeta gündemi değiştirip, kendisini çukurdan öte suçlamalarla tanınan iktidara söylediği 'sözde' lafı ardından 1 Milyonluk dava ile karşılaşmanın şokunu, kimi ise 'Hukuk karar verecek' derken el8nin altına aldığı adaletin kalmadığı yönündeki feryatlara 'Atı alan Üsküdar'ı Geçti' diye 18 yıldır işine bakıp, bir 5 yıl daha sakin, sakin saadetleri ziyaret ediyor..


Her canlının er geç yanaşacağı ve gömülüp, batacağı limana varma heyecanının aslında yaşamın asıl kaynağı olduğunu anlamadan okyanusu dalgalandıran pervaneyi döndürmeye, dümeni kırıp, kırıp, son olduğunu bilmeden hırsla, arzuyla çevirmeye devam ederiz.
Bir düşünün onlarca küçük kayığı, delinerek su almış nice takaları, kayalara çarpmaktan darmadağın olmuş kayıkları, demir attıkça halatları parçalanmış vapurları..


Ve sizin de yaşam boyunca yaşadığınız dert, garabet, aşk, gözyaşı, mutlulukla kazanmış olduğunuz tecrübelerle dolmuş, büyümüş, yaşlanmış, yorulmuş ve adeta gemi olmuş gönlünüze o okyanusun azgın dalgalarını adeta bir tsunamiye çevirerek son liman olduğunu bilmeden yeni bir limana yanaşıyorsunuz.


Ki; O son limana yanaşırken sizi cezbeden yanıp, sönen ve baş döndüren ışığıyla, "yaklaş, yaklaş iyice yanaş yanaş" diyen deniz fenerinin ışığında çekinerek yanaşırken ve bilmediğiniz yeni limana demir atarken bundan sonra ki geriye kalan yaşamın mutluluğa mı yoksa sonsuzluğa mı olduğunu bilebilir misiniz..


Sizi bilmem ama 'kara göründü' diyen tayfa gibiyim ben ve iktidarda ben, devlette ben gerisi terörist diyen birileri sanki..