Bir kandil gecesinde ve tam da göklerden tane tane rahmet düşmeye başlamışken, ajanslara düşen bir haber ciğerimizi yakmaya yetti de arttı bile;

"Mehmetçiğe hain saldırı; İdlib'te şehitlerimiz var..."

Önce 9 kişiyle başlayan şehit sayısı, ertesi gün 33'e ulaşmıştı. Her şehit haberinde olduğu gibi, içimiz burkuldu, tadımız kaçtı, öfkemiz zirve yaptı. Fakat, hiç şüphesiz ki en büyük acıyı şehit yakınları yaşadı. Sevdiklerini kaybedenlerin ocaklarına adeta ateş düştü...

Oysa aynı günler, uzun bir kış mevsiminin bitişini müjdeleyen cemrelerin düştüğü  günlerdi. Yani biz ateşi değil, aslında baharı bekliyorduk. Sevgiyi, güzellikleri, huzuru bekliyorduk, fakat nafile. Hain pusuda beklermiş meğer. Müslüman görünümlü hainler, mübarek aylar ve kandil demeden, efendilerinin talimat ve destekleriyle can almayı yeğlediler o gece. Ve geceye kan damladı...

Hani bir şarkıda söylendiği gibi;

Baharı beklerken ömrüm kış oldu,

Gözümde her zaman biraz yaş oldu,

En güzel duygular bana düş oldu,

Yorgunum dostlarım, yorgunum artık..

Ne zor coğrafyada yaşıyormuşuz meğer; ne acısı bitiyor ne şehidi. Milletçe gerçekten çok yorulduk...

Coğrafyadan kaynaklanan bu yorgunluklar yetmezmiş gibi, son yıllarda birbirbirimizi de çok yormaya başladık. Her facia ve kara haberde, acımızı bir kenara bırakıp birbirimize düştük. Bilen de konuşuyor bilmeyen de. İki kelimeyi bir araya getiremeyenler, kulaktan dolma bilgilerle tarihçi, ekonomist ve siyasetçi kesildi başımıza. Sosyal medya, doğruluğu şüpheli "kes-yapıştır"  paylaşımlarla dolu. Herkes olaylara kendi penceresinden bakıyor ve sorgulamıyor. Empati yapma kabiliyetimiz zaten yok. Böyle olunca da, malesef birbirlerine kin ve nefret duyan insanlar haline geldik.

En son İdlib'te meydana gelen ve 33 şehit verdiğimiz saldırı sonrasında da aynı şeyler yaşandı; bilen de konuştu, bilmeyen de. Aymazlıkta ve tutarsızlıkta adeta zirve yaptık.

Bir takım insanlar, "Bizim Suriye'de ne işimiz var?" diyerek yaygara koparmaya başladılar. Esed'e bir kelime laf söyleyemeyenler "Savaş bizim savaşımız değil" diyerek, sefere çıkmış ordumuzun moralini bozmaya yeltendiler. Oysa ki bizim tarihimizde ve kültürümüzde, ordu sefere çıkmışsa susulur ve sadece dua edilir.

"Bizim Suriye'de ne işimiz var, savaş bizim savaşımız değil" diyenlere, öncelikle şu Çeçen atasözünü hatırlatmak isterim:

"Bugün karşı kıyılar için savaşmayan, gün gelir kendi kıyısında savaşmak zorunda kalır.”

Konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm yaşanmış bir hikaye ise aynen şöyledir:

Moğol imparatoru olan Cengiz Han, Anadolu´ya yaptığı seferlerden birinde Irak yakınlarında bir kaleyi kuşatır. Yapılan görüşmeler sonunda kalenin teslim edilmesini isteyen Cengiz Han, aksi halde kaledeki herkesin öldürüleceğini söyler. Kaledekiler hiç direnmeden kaleyi teslim edip teslim olurlar. Cengiz Han, teslim olanların içerisinde eli silah tutan genç-yaşlı demeden bütün erkeklerin kendi mezarlarını kazmalarını emreder. Herkes kendi mezarını kazarken yaşlı bir adam Cengiz Han´ın huzuruna çıkmak istediğini söyler ve huzura kabul edilir. Yaşlı adam Cengiz Han´ın elini eteğini öperek önünde eğilir ve ağlayarak konuşmaya başlar.

“Hünkarım, şurada mezarını kazan genç benim oğlumdur ve daha yirmi yaşındadır. Sizden onu affetmenizi istiyorum” der.

Bunun üzerine Cengiz Han, ayağa kalkarak yaşlı adama;

“Affetmem ihtiyar, affetmem! Oğlun mezarının başındayken ağlıyorsun, ama vatanın uçurumun kenarındayken sadece seyrettin” diyerek cevap verir.

Ne işimiz var Suriye´de?” diyenlere sorum şu;

Suriye´ye sınırı dahi olmayan ve 10 Bin km uzaktan gelen emperyalist ABD'nin, 3 Bin km uzaktaki Rusya'nın ve Avrupadaki neredeyse bütün devletlerin Suriye'de ne işlerinin olduğunu bir defa bile sorgulayamıyorken, Suriye ile 911 km ortak sınırı olan Türkiye'nin mi Suriye'de ne işi olduğunu mu sorguluyorsunuz?

Siz Misak-ı Milliye sınırları nerede başlar ve nerede biter biliyorsunuzda mı konuşuyorsunuz?

Siz, "Türk'ün kanının aktığı yer vatan toprağıdır" sözünü bilmiyor musunuz?

"Sınır ötesinde ne işimiz var" diyenler, artık kesin sesinizi!

Şimdi vatan sınırı İdlib’tir.

Siz her şehit haberinde, siyasi hesaplarla sosyal medyadan aptalca paylaşımlar yaptıkça, şehitlerimizin ruhu sızlıyor. Buna ne hakkınız var?

''Suriye'de ne işimiz var demek'', "6 yıllık projemiz 6 günde çöktü" diyen İsrail'in yolunu açmak ve İsrail'e psikolojik destek demektir...

''Suriye'de ne işimiz var demek''  PKK' ya 100 binlerce tır yardım yapan ABD'nin desteklediği teröristlerin yolunu açmak demektir...

''Suriye de ne işimiz var demek'' Akdeniz'e inmek isteyen Rusya'nın ekmeğine yağ sürmek demektir...

''Suriye'de ne işimiz var demek'' Suriye'deki Türkmen soydaşlarımızı ateşe atmak demektir...

İlla birilerine "Suriye'de ne işiniz var" diyeceksen, bunu ABD'ye, Rusya'ya, İran'a ve diğer ülkelere sor ki senin ne kadar vatansever ve milliyetçi olduğunu görelim...

Son söz:

Bahar Cemre ile,

Zafer Secde ile gelir...

Çıkmış olduğu kutlu seferde, Allah ordumuza zaferler nasip eylesin...

Esen Kalın...