Etrafımızda yaşayanlara bakıyoruz, Daha geniş bir çerçevede analiz yapmaya çalışıyıruz, Türkiye üzerine derdi olan, söyleyecekleri bulunan kim varsa onların fikirlerini alıyoruz, Ülkelerin yaşan standartları ile ilgili eserleri birbiri ardına okuyoruz, bütün bu araştırmaların , yorumların sonunda ceavbını aradığımız tek soru "Türk insanı arzu ettiği güzel hayata ne zaman ve hangi şartlarda ulaşacak:?"şeklinde oluyor.

Bizde ortalama bir türk vatandaşı olarak sabah erken saatlerde evden çıkıyoruz, gece geç saatlere kadar nafakamızı çıkarabilmek adına var gücümüz ile mücadele ediyoruz, kimseye zarar vermeden, kendi ekmeğimizi kazanırken bu gezegende bizden başkalarının da yaşadığını ve herkesin kendi adına ekmek mücadelesi verdiğini de asla unutmuyoruz.

Bu yaşa kadar hayat standardımızı var olandan daha üst noktalara çıkarmak adına karınca kararınca zaman zamanda gereğinden fazla güç sarf etmemize rağmen istediğimiz noktaya gelemememizin sebebini de hep “Tabutun içerisinde kalmak” olarak değerlendiriyoruz.

Yılmaz Erdoğan’ın 2005 yılında hem yönetip hem de baş rolünü oynadığı, “Organize İşler” filmini seyreden çoktur, Aradan 12 yıl geçmesine rağmen İçerisinde bulunduğumuz günlerde akıllarda yer edinilen “o meşhur tabut sahnesini” görüp te "Vay be ne işler varmış" demeyen hemen hemen yok gibidir.

Organize İşler isimli Sinema filminde Yankesici yada cepçi denilen grubun lideri Lunaparka gitmeyi çok isteyen zihinsel engelli bir vatandaşı “seni tabutun içerisine koyup lunaparka götüreceğiz, Sakın sesini çıkarma” diye tembihledikten sonra 4-5 kişiden oluşan yankesici grubu ile tabutun altına girip yürümeye başlıyorlar.

Cenaze taşımayı öteden beri çok seven yurdum insanı da kendi mahallesinden eller üzerinde geçen tabutu görüp yardımcı olmak amacı ile cemaat oluşturmaya ve cemaat sayısı fazlalaştıkça, işi tezgahlayan yankesiciler tabutun altına giren her mahallelin ceplerini boşalttıktan sonra teker teker tabutun altından ayrılmaya ve cenazeyi tamamen mahalle sakinlerinin omuzlarına yüklediklerinden 5-6 dakika sonra cemaat yol ayırımına gelmiş durumdadır.

Sözde cenazenin hangi yöne daha doğrusu hangi mezarlığa gideceği ile ilgili bir bilgisi olmayan cemaat dört yol ağzında kısa bir süre bekledikten ve içlerinden birsinin “ Bu cenaze nereye gidecek.?” sorusunu yönelttiği an tabutun içerisindeki zihinsel engelli vatandaş, tabutun kapağını bir tarafa fırlatıp “Lunaparka gideceğiz lunaparka” diye bağırması, bu arada “Ölü hortladı” diye korkarak tabutu yolun ortasına savurmakta gecikmeyen cemaatin çil yavrusu gibi dağıldığı anda yankesiciler hiçbir şeyden haberi olmayan vatandaşların ceplerini çoktan boşaltıp kayıplara karışmışlardır.

O sahneden sonra senaryoyu yazan muhatabını karşısına alıp “Seç oğlum Asım tabutun içinde ölülerle deliler… Ya tabutu taşıyanların içinde olacaksın ya tabutun içinde ya da bu işi organize edenlerden” ya sen nerede olacaksın oğlum? “ şeklindeki müthiş diyalog bütün devletlerin “Organize İşlere” daldığı bir dünyada aslında bizi hangi durumda olmamız gerektiği ile ilgili de yönlendirmeler yapıyor.

Bugün dünya üzerinde var olan yapıyı “Organize İşler” filmindeki duruma uyarladığımızda bir grup devlet tabutun içinde, bir grup devlet tabutun altında bulunurken herkesin “ üst akıl” diye tarif ettiği bir grup devlet te bu işlerin organizasyonunu yapan devletler olarak en tepede duruyor.

Sözünü ettiğimiz Üst akıl şu sıralar Türkiye’yi dolayısı ile Türk milletini tabutun içerisinde koyup bilinmez mezarlıklara doğru göndermeye ve sokmak istedikleri mezarlıklardan bir daha çıkarmamak adına akla hayale gelmeyen numaralara başvurmaktan çekinmiyorlar.

Türk milletini tabutun içerisine koymaya sonrada mezarlığa götürüp toprağın altına gömmeye niyetli bu müptezeller ile taa Haçlı seferleri ile başlayan kavga bir türlü bitmedi, bundan sonrada bitmeye niyetli görünmüyor, hatta o zamandan bu günlere kadar mücadelenin şekli, sahası ve argümanları değişerek olağanüstü bir şiddet ile devam edecek gibi görülüyor.

Bu bitip tükenmeyen saldırılara karşı Türk milleti biraz aklını kullansa, partizanlıktan uzak dursa, her olay karşısında anında karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmasa içeride birlik olunmadan dışarıya karşı yapılacak olan mücadelenin başarı şansının az olduğunu anlasa şartların bizim lehimize değişeceği günler daha da çabuk gelecektir.

Türk milletini tabutun içine koyan Emperyalist güçler bu milleti canlı canlı toprağın altına sokmak adına tabutun kapaklarına çok büyük çiviler çakıp bizi nefessiz bırakmak adına her yolu denemekten çekinmezlerken bizim kendi aramızda kavga etmemiz nasıl izah edilebilir ki.?

Türkiye süratle içerisinde bulunduğu tabuttan kurtulmak adına en azından Yenikapı ruhu ile hareket etmeli, bir arada olmaktan asla geri durmamalı, koyu particilik taassubundan bir an önce kurtulmalı ve daha fazla bir arada olmanın yollarını aramalıdırlar.

Bugün Emperyalist güçler her zamankinden daha fazla bir ağırlıkla üzerimize abanmaya yurt yapmaya çalıştığımız Anadolu Coğrafyasından söküp atmaya çalışıyorlar, Son derece dağınık bir görüntü verdiğimizden ve bu dağınık görüntünün de kendileri tarafından son derece net bir şekilde bilindiğinden uyguladıkları baskı da her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır.

Kararı biz vereceğiz Organize İşler filminde var olan replikteki gibi “Seç oğlum Asım tabutun içinde ölülerle deliler… Ya tabutu taşıyanların içinde olacaksın ya tabutun içinde ya da bu işi organize edenlerden, ya sen nerede olacaksın oğlum.” sorusuna net bir şekilde ifade verdiğimiz gün bizi tabutun içerisine layık görenlerin tamamını Çanakkale’de, Anafartalar’da, Conkbayırında olduğu gibi tabutun içerisine yeniden koyabiliriz.

Kararı Türk milleti verecek..