Sosyal Medya, günümüzde milyonlarca insanın kavga, tartışma, sataşma, içinde olanı dışarı boşaltma yeri haline geldi. Gittikçe acılarımızı, sevinçlerimizi, bilgilerimizi paylaşmaktan çıkıp, sosyal dalaşım, sataşım, küfürleşmelerin yazıldığı tuvalet duvarlarına benzemeye başladı.

Benim gibi belli bir yaşın üzerinde bulunanlar hatırlarlar. Tuvalet kapılarında, duvarlarında yazılan yazıları, çizilen resimleri. Bazı insanların içini dışını özgürce boşalttığı mekânlar haline nasıl geldiğini.

Birine kızıp yüzüne söylemeye cesaret edemeyenlerin, dört duvarın arasına sığınıp nasıl kükrediğini;

Sevdiğine, sevgisini söylemeyi beceremeyenlerin, tuvalet kapılarında nasıl kirlettiğini,

Fikrini özgürce dile getiremeyenlerin, korkanların gizlice duvar yazılarıyla mesaj ilettiğini,

 Annesinin, bacısının, sevdiğinin kendisindeki izdüşümünü duvarlara nasıl resmettiğini,

 Kendisini toplumda ifade etmekte sıkıntı çekenlerin, kendini dışlanmış hissedenlerin, kendine özgüveni olmayanların boşaldığı, rahatladığı mekânlar haline geldiğini.

Artık sosyal medya, bu hastalıklı tiplerin işlerini şimdi daha da kolaylaştırdı. Elinde kendinden daha akıllı bir cep telefonu veya bilgisayarı olan; bir cami tuvaleti veya sotede kalmış bir duvar aramasına gerek kalmadan oturduğu yerden içindeki kiri, pası tüm topluma bulaştırıyorlar.

Bu tiplerin, sosyal medyayı, hadlerini aşan ifadeleriyle fütursuzca kullanmaları, toplum ahlakını hiçe sayan yazılar yazıp paylaşmaları, iğrenç tuvalet yazılarını andırmaktadır maalesef.

Aynı zamanda;

Güçlünün yanında durur, zayıfa karşı kılıç sallarlar

İnsanlar arasına nifak tohumu ekmek için elinden geleni yaparlar,

Kendi ürettiği yalanlarla toplumu zehirlemeye çalışırlar.

Bu hastalıklı tiplerin, toplum ahlakı, adalet duygusu, merhamet, vicdan muhasebesi kapılarının önünden geçmemiştir.

Bu tipler” putunu kendi yapar, kendi tapar”.

Yunus Emer bunlar için ne güzel demiş:

Cehennemde ateş yoktur

Herkes odununu kendi götürür.