Siyasi gelişmelerin tüm toplumu olduğu gibi, beni de gerip, uykusuz bıraktığını anlayan bir okurum, son günlerde ele aldığım yazılarımı okuduğunu ve o yazıların anlatmak istediklerine bakıldığında kendimi zora soktuğumu düşünüp, gecenin sabaha yüz tutmuş bir anın da iyi niyetli bir mesaj yazıp, atıyordu..
 “Madem ülkede hukuk yok, senden olmayana yaşam hakkı yok, ülkeyi de kapatsınlar bence artık, zincire vursunlar hatta hepimizi...” diye son günlerde yazdıklarıma tam puan veren ama “ama” diyen okura soruyorum “Ülkeyi kapatsınlar bence artık, Zincire vursunlar hatta hepimizi” derken aslında kendisini o zincire bağladığını hissedip, anlamadığını düşünüyordum...
Ve o artık paslanmış, pamuk ipliği kadar incelmişçesine kopacak dereceye gelen zinciri bana da, düşüncelerime de hata gönlüme, kalbime de vurmak isteyen gardiyan mıydı bilmem ama aslında bir şiir olan ve milli marşa çevrilen İstiklal Marşını yazan benim gibi gazeteci, ülkesini sevdiği aşkı kadar seven şairlerden olan Mehmet Akif Ersoy'u ve onun İstiklal Marşında anlatmak istediklerini hatırlatıyordu..
Çünkü;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
' diyen Ersoy'u bir kez daha bana anımsatıyordu, “Yazına tam puan...” deyip, arkasında da “ama” anlamına gelen “Ülkeyi kapatsınlar bence artık, Zincire vursunlar hatta hepimizi” diyen okurum..
Ama geçtiğimiz günlerde bir kez daha andığımız şair Ersoy'un tüm benliği ve kalbiyle yazdığı İstiklal Marşının, istiklal mücadelesi veren ülke insanlarına verdiği ilhamı da anlamadığını düşündüğüm okurumun “gizli gizli” türküsünü de dinlemediğini bana düşündürürken Ersoy'un “Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;” satırlarını bir kez daha ama anlayarak okumasını rica ettim...
Çünkü yazdıklarımın, anlattıklarımın gizlice gerekli mesajları verdiğini, anlaşıldığında ise her an başıma iş açacağımı ima eden bu okurumun beni sevdiğinden şüphem olmazken, o sevginin etkisiyle beni düşünürken, bilerek ya da bilmeyerek, kendisi gibi beni de korkutmaya çalıştığını anlamıyordu...
Halbu ki; “Celali bir isyan var yüreğimde, gönül şehrimde... zırhları yıkma cüretine kalkışmış!” diye haykıranlar gibi benimde kükremiş sel gibi olduğumu fark etse de, beni düşünürken kendisinin de o sele kapılacağından çekiniyordu aslında..
Ve bu ülkede olduğu gibi, bu ülkede yaşananların nedenini soranların aslında kendilerine zincir vurmuş olanlar olduğunu ve bu zinciri kırmak isteyen benim gibi delileri de “düşündüğünden” engellemek, ata dede adeti dedikleri yöresel düşüncelerden çekinip, beynime emir veren gönlüme, yüreğime, kalbime sansür koymak istiyordu onca sorun, sıkıntılarımız gibi kendilerini büyük sananların bana zarar vereceğinden korkuyordu.
Ama yeni değil, 25 yıla yakındır yazdıklarım öyle görünse de, aslında beni de toplumun büyük kesiminin esiri olduğu o paslanmış zincire vurmak isterken M. A. Ersoy'un, “Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım” satırında ne anlatmak istediğini de anlamadığı gibi, anlayanların tüm yasakları, engelleri kalbin verdiği enerji ile o dağlar gibi yırtıp attığı ülkede, dünyada inadına yazmaya, direnmeye, anlatmaya ve hala yaşadığını da unutuyordu..
Evet, hepimizin “tabu” denen baskının birer esiri olarak, bana dostane dikkat çeken ve kasten değil, kalben benim gibi kendisinin de içinde bulunduğu toplumu yakmamamız gerektiğini ima eden bu okurumun okuduğu yazılarımın ardından kendisi kadar nazik elleri ile uyarı anlamında yazdığı satırlarının puanımı olmazsa da, aslında hevesimi, azmimi kıramadığınıda fark etmiyordu...
Çünkü, okurumun “Yazına tam puan...” diyerek bana verdiği puanı daha değerli bulup, daha güzel olmasını arzuladığm bu ülke ve o ülkeyi oluşturan halklar, görüşler için ele aldığım yazılarıma ara vermeden devam etme kararını bir kez daha anlıyordum.
Ve; “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” satırlarının da neden hür olmanın gerektiğini anlattığını bir kez daha anlıyordum, sevgisinden başka bir beklentisi olmadan bir ülkenin tümünün söylenirken ayağa kalkıp, hazır ola geçtiği İstiklal Marşını yazan Ersoy'a ve “Yazına tam puan...” deyip bana bir cumartesi yazısı daha yazdıran ama yazarken bile korktuğunu “aman aman beni gizli tut” diyen satırlarından anladığım okura bir kez daha teşekkür ederken...