Evim, emin, evin  kampanyalarının mantar gibi çoğaldığı ülkede, Kastteli olayına benzettiğim Digor'lu, hemşerimiz Sezgin Baran'ın bir anda yurt dışına kaçması ardından şimdi de günlerdir kripto para piyasasında yaşanan dolandırıcılık iddiaları ve Thodex kurucusu Fatih Faruk Özer? Ardahan Hoçvanlı, corona karantinasında olan Bangisli olduğu iddiaları ortaya atılırken, bende gazetecilik iç güdüsüyle bu konuyu araştırmayayım derken sitemde 11 yıl önce yayınlanmış bir yazıya rastlayınca çokta ilgilenmediğim ve beceremediğim para, borsa, kripto para konusunu öteleyip, şu günlerde unutulan yeni Anayasa konusuna takıldım.
Ve son 18 yıldır çelenkleri “koy / kaldır” sistemi ile kutlanan resmi bayramlardan biri daha olan ve ellerinde bayraklar olan çocukların olmadığı bu kez de, hala bir saçmalık ve abartılan sadece bir gribal olay olan korona bahane edilerek, çeşitli yasaklar getirilen “23 Nisan, Mutlu Oluyor İnsan” denmeyen bir bayramı daha, hem de bu aralar bir hayli sevdiğim, kitlendiğim Üsküdar Çamlıca tepesinde en büyük bayrağı dalgalandırırken, şu kaç haftadır unutulan yeni Anayasa ile ilgili yıllar önce 2010 yılında yazılan bir yazıyı yeniden okuyorum...
Ve nedense hacı, hoca, cemaat lideri diye bir zamanlar eli öpülüp, önünde diz çökülen ama 15 Temmuz Darbe Girişimi denen olay ardından, yani Barış süreci denen süreçte Diyarbakır'da kardeş olarak ilan edilenlerin masasının devrilmesi ve “Seni başkan yaptırmayacağız” denmesi ardından bir anda terörist olanlar gibi hala okyanus ötesinde bulunan fetonun neden iktidar ortağı MHP için bir şey demediğini de düşünüp, bu konuda yaptığım araştırmalarımın da bunu doğruladığını görürken, korona aşısı, yerli araba gibi onca söylenen bir çok şey gibi unutulan yeni Anayasa'yı bana hatırlatan o yazılarımızdan biri olan yazıyı bir kez daha yayınlayıp, başta bakanlığına kocasının şirketine milyonlarca fatura kesen ve kayıp olduğu ileri sürülen 128 milyar doların hesabını çokta veremediğini gördüğümüz Erdoğan'a ve sizlere de hatırlatayayım dedim.
İşte o yazı;

Bırakın bu işleri artık

 -Tek tip- düşünce ve tepki tarzının birer örneğini sergiliyorlardı. Otomatikman yani. Bir -Robot- gibi...
Yandaki haber de okumuş olduğunuz gibi hafta sonu Ankara'da düzenlenen ve anayasa çalışmalarının gençlik ayağı olan Genç Anayasa Çalıştayı'na Ardahan'ı temsilen ben katıldım.
Ülkenin her köşesinden gelen Kürdünden , Azeri'sine, Arabından  Türküne, Sünni'sin den Alevi'sine ve diğer düşünce, etnik ve inanç ve meslek guruplarından bu ülkenin evlatları vardı.
Ve Anayasa Komisyonu bu insanların da fikirlerine başvurmak için onları çağırmıştı.
Daha çalıştaya başlamadan evvel TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in -ülkede politik ve hukuksal konulardan bahsederken birbirinizi yemeyin, kavga etmeden, bağırmadan bütün fikir ve tartışmalara açık olarak, düşüncelere saygıyla yaklaşarak bu işi yapın- sözlerini çok çabuk unutarak kendilerine genellikle klasik şekilde -vatan sever- diyen gruplar/kişiler böylesi önemli bir meselede yine birilerini konuşturtmamaya çalıştılar.
Fakat buna moderatörler dahi kimse aldırmamaya çalıştı. Zira bahsettikleri ve itirazlarına dayanak gösterdikleri şeyler zaten yürürlükte olan, bu ülkenin gelişimine engel teşkil eden yasal düzenlemelerdi. Ve bizlerin o yasal düzenlemeleri değiştirmek için orada olduğunu unutarak bu gruplar o yasal düzenlemeleri korumak için gelmişlerdi adeta.
Moderatörler ve bizler bu bilinçsiz vatansever arkadaşlarımıza asıl vatanseverlerin darbeci anayasayı koruyanların değil, onu değiştirmeye ve böylelikle ülkeyi daha uzun ömürlü yaşatmaya çalışanların olduğunu ifade ederek, biraz da yaşlarının vermiş olduğu
-kahramanlık- gazlarını almaya çalıştık.
Nitekim aldıkta.
Aslında onların da suçu yoktu. Tarihi boyunca bir defa bile olsun sivil bir anayasa hazırlayamayan bu toplumun -popilist kahraman evladı kılığındakiler-, darbeci anayasaların getirmiş olduğu ve bireylerin bilinç altlarına kazıdığı -tek tip- düşünce ve tepki tarzının birer örneğini sergiliyorlardı. Otomatikman yani bir -Robot- gibi.
Fakat bu zihniyete sahip yurttaşlara sadece böyle ortamlarda değil, bazen alışverişte, bazen bir halı saha maçında, bazen arkadaş ortamında, bazense devletin organlarında rastlıyoruz. Damarlarında darbe anayasalarının zehri dolaşırken, bizlerin onların zehrini dezenfekte etmek için demokrasi mücadelesi yürüttüğümüzden habersizlerdir.
Fakat şunu bilmelerini isterim ki, Cumhuriyet tarihi boyunca darbe anayasalarıyla kör topal yürüyen bu sistemin artık yürüyecek nefesi kalmamıştır.
Sabahları evlendirme programları, akşamları Kurtlar Vadisi gibi daniska programlar izleyerek, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu zannedenlerin tozlanmış pembe gözlüklerini çıkartıp yaşanan tehlikelerin farkına varmalarının vakitleri gelmiştir.
Şantajları, tehditleri, gözdağlarını, ötekileştirilmeyi hatta ölmeyi göze alan -biz- özgürlük mücadelesi yürütenler, sizleri uyuduğunuz pembe rüyalardan dürterek uyandırmaya çalışıyoruz. Ve siz buna öfkeleniyorsunuz. Biz uyanın, dünya değişti, biz de değişelim diyoruz, siz başınızı yastıklara gömüyorsunuz.
Fakat gömdüğünüz yastıkları yırtarak kulak zarlarınızı patlatacak şekilde bağırarak diyoruz ki 'KENDİMİZİN YAPMAK İSTEDİĞİ BU İYİLEŞTİRİCİ AMELİYATA DESTEK OLUN, YOKSA BİRİLERİ BİZİ O MASAYA OTURTUP İSTEDİĞİ AMELİYATI YAPACAKTIR.
Uyanık kalın