Bizim memlekette 31 Aralık tarihine yaklaşık bir hafta kala nüfusun bir bölümü yılbaşı akşamı programı üzerine son derece değişik teoriler geliştirmeye başlarken bir bölüm vatandaşımızda “Mekke’nin Fethi” ile ilgili programlar için davetiye dağıtmaya başlar.

Bir meseleyi peşinen belirtmekte fayda var, geldiğimiz noktada yılbaşında imkanlar ölçüsünde yeni yılı karşılamak adına alkollü yada alkolsüz sofra kurmaya çalışan grup “Mekke’nin fethini” kutlamak isteyen kesime çok önemli bir fark atmış durumdadır.

Bu aralar memleketin tamamı Covid 19 belasına yakalanmamak adına zaten dışarıya adım atmak istemiyor, istese de haklı olarak alınan güvenlik önlemleri zaten dışarıda olmaya izin vermiyor.

Bizde böyle işlerin daha sakin zamanın diğer yıllara göre biraz bol olması nedeni ile öğlenden sonra saat 15.00’ten sonra “Bakalım yurdum insanı ne yapıyor, Alış veriş durumu nasıl, yılbaşı dolayısı ile hazırlanan çeşitli yiyecek paketlerine ilgi ve alaka nasıl” diye başladık şehir merkezinde dolaşmaya.

Şehir merkezindeki şöyle normalin biraz üzeri büyüklükteki marketlerin hiç birisinde yer yok, kapıdan içeriye girmenin mümkünü yok, Vatandaş elinde alış veriş sepeti sanki kıtlık varmış yada önümüzdeki saatlerde olağanüstü bir sorun yaşanacakmış bir reyondan diğerine saldırıya geçmiş durumda.

Sadece Sebze ve meyve satan iş yerlerinde sebzelere pek fazla ilgi yok, Daha çok Yılbaşı akşamı tüketilecek meyvelere olağanüstü bir rağbet var, Vatandaş bulabildiği kadar zaten tam bu mevsimin meyveleri olan kilolarca Portakal-Mandalina ve mandalinayı poşetlere doldurduktan ve o kalabalıkta ödeme yapabildikten sonra evin yolunu tutuyor.

Kuruyemiş dükkanları ise bambaşka bir alem, her ne kadar son birkaç yıldır kuruyemişlerin tamamı paketlere girmiş olsa da yılbaşına saatler kala daha çok açık kuruyemişleri tercih ediyor, imkan bulabildiği noktada da yemek sonrası tüketeceği kahveyi alabilmenin mücadelesini veriyor.

Alkol satan sınırlı sayıdaki iş yerlerinin de kuruyemişçilerden pek farkı yok, yıl başında alkol kullanmak gibi bir geleneği olan yurdum insanı eğer tüketeceği alkolü daha önceden stoklayamamış ve bu işi son güne bırakmışsa tüm şartları zorlayıp kendisine uyan içeceği alıp evinin yolunu tutuyor.

Böylesi bir curcuna içerisinde yüzlerce-binlerce vatandaşımızı elinde meyve-kuruyemiş poşetleri ile acele adımlarla evlerine ulaşmanın mücadelesini verirken görüyor ve ancak tebessüm edebiliyoruz.

İşin bu tarafında Yılbaşını kutlamak için böyle bir hareketlilik yaşanırken diğer tarafta Mekke’nin fethi ile ilgili yapılan etkinliklerinde her geçen gün daha da zayıfladığını görüyoruz.

Bilindiği gibi Mekke'nin Fethi, 11 Ocak 630 yılında gerçekleşmişti ancak son dönemlerde Mekke'nin fethi 10 gün önceye çekilerek her yıl 31 Aralık ve 1 Ocak tarihinde kutlanmaya başlanmıştı.

Fetih Programının öncülüğünü yapan  Anadolu Gençlik Derneği her yıl 31 Aralık gecesinde yüzlerce noktada Mekke’nin Fethi Programını düzenlendiğini ancak  bu yıl tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının toplum üzerindeki etkilerine dikkat çekilerek halk sağlığı açısından bu yılki etkinliklerin dijital ortamda gerçekleştirileceği ifade edilmişti.

Biz bu tür etkinlikleri son derece detaylı bir şekilde inceleyen bir gazeteciyiz ancak doğruyu söylememiz gerekirse bu kadar curcuna arasında Mekke’nin Fethi ile ilgili etkinliğin yapılıp yapılmadığından bile haberimiz olmadı.

Türkiye son derce ilginç bir ülke, Bu kadar ilginç bir ülkede kağıt üzerindeki planlamaların pratikte pekte hayata geçmediği bizim anlatmaya çalıştığımız ufak tefek örneklerden de kolayca anlaşılabilir.

Neticede mesele bizim ne düşündüğümüzden çok vatandaşın ne düşündüğüdür, Hal böyle olunca da vatandaşın düşüncesine de saygı duymaktan başka yapılacak bir şey yok.