Osmanlı dönemi paşalarından Sait Paşa’nın oğlu olan Faik Ali Ozansoy (1876-1950) Diyarbakır’da dünyaya geldi. Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti dönemi Türk edebiyatının önemli şairlerinden ve bürokratlarındandır.

Faik Ali Ozansoy1908’de Pazarköy Kaymakamı iken Bursa’da eski valilerden Mehmet Haydar Paşa’nın kızı Mevhibe Hanımla evlenmiş, 3 erkek, 2 kız çocuğu olmuştu.

Bursa ve Balıkesir’in çeşitli kazalarında Kaymakam Vekili, Burhaniye, Pazarköy, Mudanya ve Büyükada’da Kaymakam olarak görev yaptı. 1917 yılında Diyarbakır Valisi oldu.

1919’da da Dâhiliye Nezareti Müsteşarı oldu. Ancak bir süre sonra bu görevlerden istifa ederek ayrılmış ve öğretmenlik ve edebiyat dünyasına dönmüştü.

Faik Ali Ozansoy 1931’de emekli olduktan sonra ise kendini tamamen edebiyata verdi. 1936-37 yılları arasında Marmara isimli edebiyat dergisi yayınladı.

1933’den sonra yaz ayları dışında bütün yaşamını Ankara’da geçiren Faik Ali Ozansoy 1 Ekim 1950 gecesi sabaha karşı uzun yıllarını geçirdiği Yenişehir, Konur sokaktaki Koral apartmanında yaşamını yitirdi.

Cenazesi İstanbul’a getirilerek vasiyeti üzere Zincirlikuyu Mezarlığında şair ve yazar Abdülhak Hamit'in (1852-1937) yanına defnedildi.

GEBZE’DE GÖREVE BAŞLAMADI..

Gelelim Faik Ali Ozansoy’un Gebze ile yollarının kesişmesine.

Faik Ali Ozansoy, 1909 yılında Tahir Bey’in yerine Gebze Kaymakamlığına atanıyor fakat göreve başlamıyor. Onun yerine ise Memduh Sermet Bey Gebze Kaymakamı (1909-1911) olarak tayin ediliyor.

Faik Ali Ozansoy’un Gebze Kaymakamlığına neden başlamadığına dair net bir bilgi yok.

Yaptığım araştırmada 1909 yılında Faik Ali Ozansoy’ Gebze Kaymakamı olarak görevlendirildiği sırada Midilli Adası Mutasarrıflığına atandı ve bu vazifeyi 3 yıl devam ettirdi.

Büyük bir olasılıkla bu tayin dolayısıyla Gebze’de Kaymakam olarak göreve başlamadı.

Bugüne kadar Gebze’de Kaymakamlık görevine atanan 57 Kaymakam arasında Faik Ali Ozansoy apayrı bir isim olarak dikkat çekiyor.

Atanmış fakat göreve başlamamış.

Gebze’nin tarihinde bilinmeyenleri kendime özgün araştırmalarla bundan sonrada yine bu köşeden zaman, zaman yazmaya devam edeceğim.

Tabi gerçek tarihçilere ve araştırmacılara saygılarımızı sunarak, haddimizi bilerek!