Türkçede bal üzerine söylenmiş sayısız söz vardır;

"Ağzından bal damlamak",

"Bir eli yağda, bir eli balda olmak",

"Ağzına bir parmak bal çalmak",

"Lafını balla kesmek"

bunlardan sadece birkaçıdır.

Sözün içine bal girdi mi söz güzelleşir, mana tatlanır. Bal, dünyadaki diğer bütün tatlıların şahı mucizevi bir besindir. Bir yiyecek olmanın da ötesinde, adeta şifa kaynağı bir ilaçtır.

Bal hakkında kitaplar dolusu yazı yazılabilir. Fakat biz bu hafta baldan değil, bu eşsiz nimeti harikulade disiplinli bir çalışmadan sonra bizlere sunan arılardan bahsedeceğiz.

Konunun derinliklerine inmeden önce, özellikle bal arıları ile, ilgili bazı bilgiler verelim.

• Bulunan ilk arı fosili 100 milyon yıl, ilk insan fosili ise 300 bin yıl öncesine ait; yani biz yokken arılar vardı

• Ortalama bir arı hayatı boyunca bir çay kaşığının 12’de 1’i kadar bal üretir. Bununla birlikte, bal arılarının 1 kilogram bal yapabilmeleri çin yaklaşık 4-5 milyon çiçeği ziyaret etmeleri gerekir

• Bir bal arısı saniyede 230 defa kanat çırpar

• Sadece dişi arıların iğneleri vardır ve arılar herhangi birini ya da bir şeyi soktuktan sonra ölürler

• Her bir bal arısı kolonisi kendine has bir kokuya sahip olup, arılar kendi kolonilerini bu sayede bulurlar

• Arılar kış aylarında kovanlarından çıkmaz ve yaz boyunca biriktirdikleri balı yiyerek yaşamlarına devam ederler

• Bal arılarının 6 bacağı, 5 gözü, 2 çift kanatları, bir nektar keseleri ve bir de mideleri vardır.

Şayet arılar bir anda yeryüzünden yok olmuş olsalar insanoğlunun sadece 4 yıllık bir ömrünün kalacağını biliyor muydunuz?

Ürettikleri balın yanısıra, sağladıkları tozlaşma sayesinde dünyada gıda olarak tüketilen ürünlerin en az 3’te 1’inin devamını arılar sağlar. Yani bal arılarının yok olması demek, hayatımızdaki pek çok şeyin yok olması demektir...

Arılar müthiş bir hafızaya sahiptirler. ABD'li bir biyolog olan James Gould, arıların çiçek resimlerini çekip hafızalarına kaydettiklerini ve daha sonra da bunları aynen hatırladıklarını belirtti.

Prof. Dr. Davut Başaran, "En gelişmiş bilgisayar, saniyede 16 milyar işlem yapabiliyorken, bir arı beyni saniyede 10 trilyon işlem yapabiliyor" demektedir.

Peki arıların aynı zamanda birer matematik dehaları olduklarını biliyor muydunuz?

Bunu anlamak için, arıların kovanlarını oluşturması ve peteklerini inşa etmesi sürecine bakmak yeterlidir.

Bilindiği üzere arı petekleri altıgen odacıklardan oluşmaktadır. Bilimsel çalışmalar ortaya koymaktadır ki, birim alanın tamamen kullanılması ve en az malzemeyle en fazla petek yapılabilmesi için en ideal şekil altıgendir.

İşçi arılar peteğin yapımına birkaç farklı noktadan başlarlar ve sonunda orta yerde buluşurlar. İşte mucize de burda yatıyor. Farklı arılarca farklı noktalardan başlayarak oluşturulan peteğin hiçbir hücresinin büyüklük, şekil ve açılarınnda en ufak bir fark bulunmaz. Çünkü ilahi bir güç, bu küçücük yaratıklara daha en başından yapacakları işin kodlarını vermiştir. Bunun adı mucize değildir de nedir?

Bal arıları kendi aralarında dans ederek anlaşırlar. Çiçeklerin yerini bulan bir arı, kovana dönerek dans etmeye başlar. Aslında bu dans, bulduğu çiçeklerin koordinat bilgilerini diğer arılara verme işleminden başka birşey değildir. Bu bilgileri alan diğer arılar,  koordinatları verilen çiçekleri sanki elleriyle koymuş gibi kolayca bulurlar.

Arıların müthiş bir koku alma yetenekleri de vardır.

Yine bilim adamlarının yaptıkları gözlem ve çalışmalar, arıların köpeklerden bile daha fazla koku alma duyusuna sahip olduklarını ortaya koymuştur.

Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'deki Nahl Suresi arılarla ilgili olup, Nahl "Bal arısı" anlamına gelmektedir. Bu surenin 68'inci ve 69'uncu ayetlerinde;

"68-Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin.

69-Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye, rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git! Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır." denilmektedir.

Görüldüğü gibi bu Ayetlerde arıya üç emir verilmektedir. Bunlardan birincisi evini (kovanını) inşa etmesi, ikincisi değişik bitkilerden bal özü toplaması, üçüncüsü de bal yapması.

Hemen belirtmek lazım ki, ayetlerdeki arı kelimelerinin dişi formda olması, Kuranda arılara verilen emirlerin dişi arılara yönelik olduğunu gösteriyor. Yani, bal yapımından sorumlu olan arılar erkek arılar olmayıp, dişi arılardır. Dişi arılara göre daha iri yapıda olan erkek arıların tek görevi genç ana arıyı döllemektir. Bu görevi yerine getiren erkek arılar dişi arılar tarafından kovandan atılır ve çok geçmeden de açlıktan ölürler.

Arılarla ilgi verdiğim bilgilerin, arılar dünyasına ait binlerce mucize ve ilginçliklerin sadece birkaçı olduğunun bilinmesini isterim.

Yalnızca arılardan bile Allah'ın varlığını, güç ve kudretini anlamak mümkünken, milyonlarca nimet ve mucizevi hadiseden ibret almayanlardan daha zavallı kim olabilir ki?

Öte yandan, yarattıkları bu kadar güzelse, Yaratan ne kadar güzeldir, varın siz hesap edin...

Son söz Yunus Emre'den olsun;

"Ballar balını buldum kovanım yağma olsun"

Esen Kalın...