Dinimizce mübarek kabul edilen üç aylar içerisinde bulunuyoruz. Üç Aylar denilen Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Mevlid Kandili hariç, içerisinde kandiller geçidinin de yer aldığı aylardır. En son geçtiğimiz Cumartesi gecesi, beş kandil gecesinden biri olan Beraat Kandilini idrak ettik.

Bilindiği üzere, ülkemizdeki Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından, Kandil geceleri denilen beş geceye ve bu gecelerin kutlanmasına büyük önem atfedilmektedir. Söz konusu beş gece, Mevlid, Regaib, Miraç, Beraat ve Kadir geceleri olarak bilinir. Bu geceler, Osmanlı Padişahı II. Selim zamanında minarelerde kandiller yakılarak kutlanmaya başlandığı için, “kandil geceleri" olarak adlandırılırlar.

Söz konusu gecelerden Kadir, Miraç, Regaip ve Beraat Geceleri, üç aylar denilen mübarek aylar içerisinde, Mevlüt Kandili ise, Hicri takvime göre Rebiülevvel ayı içerisinde bulunur.

Gelin, öncelikle adı geçen beş gecenin neler olduklarına kısaca bir göz atalım;

Mevlid Kandili, Peygamber Efendimizin doğum günüdür ve Hicri Rebiulevvel ayının 12'nci gecesine denk gelir.

Regaip Gecesi, Peygamberimizin annesi Amine’nin Peygamberimize hamile kaldığı gece olarak kabul edilir ki, üç aylardan Recep ayının ilk cuma gecesidir.

Miraç Gecesi, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Allah’ın katına çıktığı gecedir ve namaz bu geceden sonra farz kılınmıştır. Miraç Gecesi üç aylardan Recep ayının 27'nci gecesidir.

Beraat Gecesi ise, Şaban ayının 15'inci gecesine isabet eder. Berat, “temize çıkma” anlamına gelir ki, bu gecede ibadet ve dua edenlerin kurtuluş belgelerini almış olacaklarına inanıldığı için, ona bu isim verilmiştir.

Belirtilmesi gerekir ki, İslam inancına göre Kadir Gecesinden daha önemli bir gece yoktur. Bu gecenin üstünlüğü, Kadir Süresindeki “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır” ayetiyle de sabittir. Kadir Gecesi, Ramazan ayının 27'nci gecesinde kutlanır.

Özellikle Müslüman Türk toplumu tarafından yaygın olarak kutlanan kandil geceleri, İslam'ın ilk zamanlarında var olan bir adet olmayıp, hicri üçüncü asırdan itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Peygamberimizin zamanına baktığımızda Kandil geceleri diye bir olgunun olmadığını görürürüz.

Pek çok Müslüman tarafından büyük önem atfedilip coşkuyla kutlanan Kandiller, bazı Müslümanlar tarafından ise "Bid'at" olarak görülmektedir. Bir başka deyişle, kandil kutlamalarının caiz olup olmadığı hususu, ihtilaflı bir konudur.

Yeri gelmişken "Bidat" kelimesinin ne anlama geldiğine de bir bakalım;

Bidat, “inanç, ibadet ve kural olarak dinde olmayan bir şeyi uydurmak ve ona yamamak, dinde varmış gibi bilmek, inanmak ve yapmaktır”.

Peygamberimiz bu konuda, “Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir”  buyurmaktadır.

Bidat sadece ibadet ve inanç alanında olur. Allah Rasulü'nün hiç yapmadığı ve yapılmasına izin vermediği her inanç ve ibadet türü, ya da ibadetlerdeki her ekleme ve çıkarma bidattir.

Fıkıhçılara göre, hakkında şeran yasak bulunmayan şeyler ve fiiller helaldir, ama yapılabileceğine dair şeri izin bulunmayan ibadetler ise yasaktır.

İbadetlerde şekil, sayı, zaman ve mekân belirleme din koyucunun hakkıdır.

Bidatın tanım ve anlamı iyice kavranılmadığında, kandil kutlamalarının bidat kapsamına girdiği zannedilebilir. Oysa ki burada önemli olan husus, kandil kutlamalarının nasıl görüldüğü ve hangi niyetle yapıldığıdır.

Eğer kandil kutlamaları Allah ve Rasülünün emrettiği birer ibadet olarak görülüyorsa, bu durum tam anlamıyla bidatın tanımına girer ve haramdır. Fakat böyle olmayıp da, belirtilen gecelerde vuku bulan hadiselere ve müjdelere duyulan sevinç sebebiyle dua, ibadet ve tesbihat yapılıp Kuran okunuyorsa, böylesi bir duruma bidat demek ise abesle iştigaldir.

Bu kapsamda, dinin bir gereği olmadığını akılda tutup, Kadir Gecesi dışındaki geceleri de güzel amellere vesile kılmakta bir mahsur yoktur. Çünkü, bu gecelerin ihyası dini bir zorunluluktan değil, adetten kaynaklanmaktadır. Adetlerde ise bidat olmaz...

Geleneksel kandil gecelerinde, anne ve baba başta olmak üzere akrabalara ziyarete gidilir, ortak bir alanda tüm aile toplanarak gecenin önemi ile ilgili sohbetler yapılırmış. Böylesi güzel bir adetin sevabını varın siz düşünün...

Netice itibariyle, Peygamberimiz döneminden daha sonra ortaya çıkmış olan kandil kutlamalarını, (bidat yerine) güzel adetler olarak değerlendirmek, en doğru yol olacaktır.

Bizler, tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi, Kuran'da kutsal sayıldığı için Kadir Gecesini, barındırdıkları harikulade hadiseler ve müjdeler sebebiyle de diğer dört kandili edep ve usül üzere kutlamaya devam etmeliyiz.

Öte yandan, ibadet ve duaları sadece bu gecelere hasredip, diğer gün ve geceleri boş geçirmenin, Allah’a saygısızlık olacağını da unutmamalıyız.

Son söz;

Allah'a yaklaşmak için her anı fırsata çevirmek, "Her geleni Hızır, her geceyi de Kadir bilmek" akıllı bir Müslümanın şiarı olmalıdır...

Esen Kalın...