Suriye uyruklu İstanbul-İstiklâl Caddesi bombacısı Ahlam Albashır, yaptığı terör eylemiyle 6 vatandaşımızın ölümüne, 81 vatandaşımızın da ağır yaralanmasına sebep oldu.

Peki, kim bu Ahlam Albashır?

Türkiye’ye nereden nasıl gelmiş, gelirken hiçbir güvenlik korumasına takılmadan hangi şehirlerimizden geçip İstanbul’a geliyor ve bu eylemi gerçekleştiriyor? Bütün bunların sebep ve sonuçları geniş çerçevede ele alıp irdelenmesi lâzım.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, her şey Suriye sınırındaki mayınlı arazinin mayından temizlenmesiyle başladı, kardeşim Esat’tan katil Eset’le devam etti.

Suriye toprakları, ABD, Rusya, DEAŞ ve PKK tarafından işgale uğradı. Özellikle PKK’nın ABD kontrolünde Suriye’nin kuzeyini işgal etmesi neticesinde o bölgelerde bulunan Türkmen, Arap ve Kürtler mayından temizlenmiş sınır bölgelerimizden kontrolsüz bir şekilde akın akın kaçarak Türkiye’ye sığındılar. Her ne kadar sınıra yakın vilayetlerde birkaç sığınmacı kampı kurulsa da gelenlerin çoğunluğu kısa zamanda Türkiye’nin dört bir yanına dağıldılar.

O zamanlar konunun uzmanları hükümet yetkililerini birçok kez uyardılar ancak bu yetkililer gelen sığınmacılara Ensar-Muhacir bakış açısıyla neredeyse bir kutsiyet kazandırdılar. Millete anlattıkları böyleydi ama kendilerinin gerçek niyetlerini, zihinlerinin arka planında ne vardı şimdilik bilmiyoruz.

Ama doğu sınırlarımızdan da Afganlıların geldiğini görünce anlıyoruz ki, Türkiye sessizce istila ediliyordu, yani bu gelişlerin adı: “SESSİZ İSTİLA’ydı.” Emperyalizmin Türk topraklarına biçtiği yeni bir oyun türüydü. Güney ve Güney doğudaki bazı vilayetlerimizin 30 yıl sonraki demografik yapısının nasıl olacağına dikkatinizi çekmek isterim.

Gelenler ellerini kollarını sallaya sallaya sınırlarımızdan geçiyor, ne bir üst-baş araması ne de bir kontrolden geçiyorlardı.

Bu süreçte yurdumuzun bazı bölgelerinde patlamalarla sarsıldık. (Hatay da yaralanmalar, Ankara da: 95 Şehit, Kayseri de: 14 Şehit) Kısacası yüzlerce yaralı ve yine yüzlerce şehit.

Bir zamanlar Pakistan-Afganistan sınırında da aynı durumların yaşandığını söyleyen Gazeteci Cüneyt Özdemir: “Türkiye-Suriye sınırında yabancı savaşçıların geçişine izin veriliyor bu durum Türkiye açısından çok tehlikeli. Defalarca gittiğim Pakistan-Afganistan sınırında aynı durumu gördüm ve yazdım.” Sözleriyle uyarılarda bulunduğunu söylüyor ama niyetler başka olunca sözler tesir etmiyor.

Bombacı Ahlam Albashır 2017 de Kobani de YPG ile bir aşk hikâyesiyle tanışıyor. Yapılan sorgulamada: “Kendisinin PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elamanı olarak yetiştirildiğini Afrin-İdlip üzerinden Türkiye ye giriş yaptığını ve Hataya geçtiğini anlatıyor.”

Daha sonra Hatay’dan İstanbul’a geliyor. Anlaşılması çok güç ama Türkiye’de en basitinden yasal yollardan bir bakkal dükkânı açacak olsanız belediyeden işyeri ruhsatı, esnaf kefaletten belge ve vergi dairesine bildirim gibi buna benzer bir sürü bürokratik engele takılırsınız.

Ancak onun gibi Suriye’den gelen teröristler İstanbul’da 200 Bin lira sermayeli bir tekstil atölyesi kuruyorlar ve bu kadın o atölyede 4 ay serbestçe çalışıyor.

Bu arada sizlere 1972 Yılında Almanya Berlin’de başımdan geçen bir olayı anlatayım. Berlin’in Schöneberg semtinden Weding semtine taşındım. O yıllarda malumunuz olduğu üzere internet, cadde ve sokak kameraları gibi çağımızın yenilikleri henüz keşfedilmemişti. Evet, bunlar o yıllarda Almanya’da yoktu ama elin gâvuru! boş durmamış nasıl izlemişse bir hafta sonra yeni taşındığım evin posta kutusundan Mahalli Polisten gelen bir mektup beni hayrete düşürdü. Mektupta: “Sayın Türkten yeni evinize hoş geldiniz. En kısa sürede Mahalli Polis büromuza uğrayarak ikamet belgenizi alınız” yazıyordu.

Düşünün artık 50 yıl önceki Almanya ve bugün ne oldukları, nereden geldikleri belirsiz yabancı uyruklular ve teröristlerin cirit attığı bir Türkiye. Ama olsun biz onların nefes alışlarını ve kaç numara ayakkabı giydiklerini biliyoruz öyle değil mi?

Sağlıklı kalınız.