Anayasa tartışmaları yapan devlet babanın, nasıl bir karar alacağı ve nasıl bir anayasa istediğinin tartışıldığı ülkede devletin ve babaların ne durumda olduğu çok da anlaşılmasa, başta ekonomik sorunlar olmak üzere, çoğunun belinin erkenden bükülüp, şimdiden dede oldukları da bir gerçek.

Ekonomik, siyasal ve sosyal sorunların yanında, ailevi sorumlulukların bellerini büküp, erkenden dede yaptığı babaların kar gibi beyazlaşmış saçları, sakallarına bakıldığında ilk sorulan "kaç torun sahibisin?" sorusuna da istemeyerek ama yine de gülümseyerek cevap vermeye çalışırlar. 


Evde, işte, siyasette kendilerini analar gibi hüngür, hüngür olmazsa da, sessizce göz yaşlarını içlerine akıtarak ağlatan birçok sorun karşısında olduğu gibi, yine de gülümsemeleri gibi…

Babalar gününü hazır bir mesajla, yani gazeteciyim diye geçineninler gibi “al yapıştır'larla kutlandığı bir zamanda ananın ya da babanın ise aile, toplum, devlet babası görevi ile insanlık hayatında babalığın da analık, yani üvey ana gibi bakılması da ayrı bir durum.

Çünkü ezilenin, dövülenin, haksızlığa uğrayanın hatta öldürülenin kadın, yani ana olduğu söylenip, kas gücü ile her işe, her soruna ve her sıkıntıya direnmek zorunda olduğu söylenen babanın adeta analık gözü ile bakıldığı diğer bir gerçek.!


Baba, babadır yetecek, götürecek, direnecek denerek gazlanıp, yükün büyük bölümünü omuzlarına yüklenirken, onunda yasa koyucu ana gibi insan olduğu unutulur.
Babaya, uçak, gemi, kamyon süreceksin, aşçı olacaksın, ekmek pişireceksin denilirken, ananın omuzladığı suyu getirmenin ne kadar zor oluğu da anlaşılmaz...
Evet bugün babalar günü ana yasanın nine, babanın dede olup torunlarla mutlu olmaya çalıştığı dünyada analar, babalar günü kutlanırken neden dedeler günü ve niye babalık yapan baba yürekli, kadın kalpli ve güzelliğinde olan anaların günü olmadığını da şimdiden merak ederim…