Komşumuz seçim öncesi olduğu gibi yaklaşan 2023 seçimleri öncesinde de 'her an savaşabiliriz' denen Yunanistan’da çıkan yangında hayatlarını kaybeden insanlara, ‘Oh olsun’ diyen insanlık duygusundan yoksunların sanal ortamdaki savaş çığırtkanlıkları şeklindeki yorumlarına baktığımda nedense benim de bizzat mağduru olduğum Marmara Depremini hatırladım.
Çünkü o günlerde bize ilk el uzatan komşumuz Yunanistan olmuştu.
Yürekleri yakan doğal afetlerin her an her ülkede yaşanması muhtemelken eski düşmanlıkları kine çevirip, unutmayan ve en önemlisi insan denen en önemli varlığın hem de yanarak ya da dumandan zehirlenerek ölümüne sevinen insanlıktan yoksunlar o günleri tez unutmuşa benziyorlar...
Ha birde futbolcu Arda’nın otel yapmak için açtığı temel yüzünden canlı yayında çöken ev gözlerimin önüne geldi.
Ve o temelin kazılmasına izin veren belediye başkanlarının gelişi güzel verdiği ruhsatlarla yükselmeye devam eden gökdelenleri düşündüm.
'Değişim, dönüşüm' adı altında yenilendiği ileri sürülen ama müteahhitlerin işi en ucuza kapatmak için ne kadar kötü malzeme varsa onlarla diktiği binalara verilen ruhsatların bir göstergesi olan o mukavva gibi paramparça olan evi izlerken başta İstanbul olmak üzere her gün yeni göçler alan batı kentlerinin yanı sıra ülkemizin deprem kuşağında olduğu da aklıma geldi.
Başta bizim gazetede olmak üzere birçok yayın organında hemen hemen her gün fotoğraflarını ve çok önemli (!) demeçlerini görüp, okuduğumuz belediye başkanlarının da unuttuğunu gördüğüm 99 depreminin, 'tükürüğümüzle boğarız' denen Yunanistan’daki afet gibi yürekleri yaktığını da unutuveren başkanlarımız kurdukları paravan derneklere bağış yapan her müteahhide, hatta müteahhit olmayana bile ruhsat verdiklerini de unutmuşa benziyorlar.
Sarıyer gibi birçok tarihi binaya sahip İstanbul’un semtlerinde her gün yeni bir temelin açıldığı şu günlerde Marmara'nın deprem kuşağında olduğunu ve Allah göstermesin Yunanistan’daki gibi yaşanacak hatta havaların ısındığı şu günlerde unutulan o yangın helikopterlerinin arandığı yeni bir yangın ya da 1999 yılında yaşanan Marmara Depremi gibi bir doğal afetin nelere mal olacağını da akıl edemeyenler insanların kaçıp, sığınacağı bir alan bırakmadıkları da diğer unutulan önemli bir durum.
Kocaeli Kartepe ve Ardahan-Göle yolu üzerinde yol yapmayan Karayolları şantiyesinin olduğu karayolunun yanı başındaki Afet deprem merkezi gibi birçok toplanma merkezinin hurda deposuna döndürüldüğü ve en önemlisi okullarda, kitaplarda hatta siyasi hayatta tamamen unutuluveren yaşanması muhtemel doğal afetleri balık hafızalı toplumda unutmuşa benziyor.
Ama en önemlisi seçimleri iyiden iyiye yaklaşan belediye başkanlarının yeniden seçilme uğruna makarna, kömür dağıtırcasına bina ruhsatı verdiği kentlerde sadece binalar değil, binaların altında bulunan iş yerlerinin yarattığı tehlikeler de kimsenin umurunda değil.
Olsaydı mahallenin içindeki yanıcı maddelerle dolu oto servislerine, merdiven altı tekstil atölyelerine hatta deterjan, parfüm dolum tesislerine izin verilir miydi?
Bilmem ama Suriye, Irak, Libya'nın yanı sıra Yunanistan’da yaşanan ve insan ölümleri başta olmak üzere birçok canlının hayatına son veren çatışma, savaş, yangın afeti gibi afetlerin ülkemizde unutulduğunu bu yetmezmiş gibi her an yaşanacağı ileri sürülen İstanbul Depreminin ise hiç gündeme gelmediğini ve onun da tren kazası gibi sorgulanmaya bile gerek görülmediğini görüveriyoruz.
Hayırlısı diyerek bu yazımın depremi ya da yeniden ısınan havaların iyiden ısıttığı ve her an yaşanması muhtemel bir yangını ve diğerlerini unutan belediye başkanlarının okumasını ve ne anlatmak istediğimi anlaması için duacıyım.