Elin gâvuru olarak nitelediğiniz insanlar uzayın sonsuzluğunda yeni yaşam alanları aramak üzere çalışma yapıyor.

2016 yılında Avrupa Uzay Ajansının Shiaparelli uzay aracı 500 milyon kilometre yol aldıktan sonra Mars yüzeyine inmişti.

Çok öncesinde ise Sovyetler Birliğine ait 1 Kasım 1962’de havalanan Mars-1 uzay aracı 19 Haziran 1963’te Mars’ın yakınından geçmişti.

ABD’nin Mariner-4 isimli uzay aracı 28 Kasım 1964’de yola çıktı, yedi buçuk aylık bir yolculuktan sonra 14 Temmuz 1965’de Mars’a ulaşmıştı.

Sonra ki yıllarda ise birçok uzay aracı evrenin derinliklerine araştırmalar için gönderildi.

Elin gavuru olarak gördüğünüz insanlar insanlığın geleceğine dönük olarak bilimde, teknolojide dev adımlar atıyordu.

Kısa bir süre önce aklın alamayacağı araç ve gereçlere dönük buluşlar gerçekleştirdiler.

Bugün bizim kullandığımız cep telefonundan, bilgisayara, otomobilden, mutfak robotuna, uçaktan, gemiye, ampulden, çamaşır makinasına aklınıza ne gelirse çok büyük oranda elin gâvuru olarak beğenmediğimiz kişilerin eseridir.

Adamlar çalışmış, inanmış ve başarmış.

Peki, bizim ülkemiz de veya İslam coğrafyası ne yapıyordu?

Geçmişin masallarına takılıp, elin gâvurunun bilimde, teknolojide yakaladığı ivmenin çok uzağına düştüler.

Bilimi reddettiler.

Onun yerine bir takım hurafelere inandılar.

21. yüzyılda Türkiye hala bilimin, teknolojinin ve medeniyetin çok uzağında yapay olarak üretilen kendi iç sorunlarıyla örülmüş duvarlarına arasında izole olmuş durumda.

Ülkemizin geleceğine dönük olarak ciddi hiçbir adım atılmıyor. Onun yerine iç siyasetin gereklerine göre bir takım akıl ve mantık dışı olmadık işlerle zaman geçiriliyor.

20. yüzyılın başlarında eğer bu ülke de Atatürk diye bir adam yaşamamış olsaydı, Türkiye bugün Afganistan, Irak ve benzeri ülkelerden hiçbir farkı kalmazdı.

ATATÜRK’TEN HIZLA UZAKLAŞINCA

Atatürk, bilimin izinde gidilmesini tavsiye ederken, “Bir gün benim söylediklerim bilimle ters düşerse bilimi seçin” diyerek bilimin ülkemiz ve insanlık adına ne kadar önemli olduğunu net olarak ifade etmişti.

Bilimde, teknolojide ve medeniyette öncü ülkeler artık dünya dışında yeni yaşam alanı olacak gezegenleri araştırıyor ve insan türünün devam için neler yapılması üzerine kafa yoruyor.

Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü çizgiden hızla ulaştığı için bugünkü durumdadır.

Oysa Atatürk’ün öngörüleri, devrimleri, düşünceleri Türkiye için yeni bir hayatı müjdeliyordu.

Ne var ki bilimi, teknolojiyi reddedenler buna olanak vermedi ve vermiyor.