ABD ve işbirlikçi diğer devler yani kısaca emperyalist devletler dünyanın neresinde bir miktar maden, petrol vb. kaynak görseler hemen oraya çullanırlar, günümüzdeki tabiriyle oraya çökerler. Bunu neredeyse yüz yıllardır yaparlar. Çünkü emperyalizmin, kapitalizmin ilkesi budur. Güçlü olup güçsüz ve gelişme gayreti içerisinde olan ülkeleri önce karıştırıp, bölüp sonra da parçalayacak. Daha sonra da kendine göre oluşturduğu kukla devlet yönetim modelleriyle yönetecekler.

     Artık bu tezi bilmeyen bir dünya ülkesi yoktur. Dünyanın tüm ülkeleri bunların bu hain emellerini bildiği halde bir türlü önlem de alamıyorlar. Bir şekilde ajanları ve yerli işbirlikçileri tarafından devletlerin içlerine sızarak bu emellerini gerçekleştiriyorlar.

     Bu durum özellikle de Orta Doğu coğrafyasında ve benzeri Asya ülkeleri üzerinde gerçekleşiyor. Çünkü Orta Doğu’da petrol ve diğer maden kaynakları var. Aslında kendi coğrafyalarında da o kaynaklar mevcut ama önceliği bu ülkelerin yer altı zenginliklerine veriyorlar.

     Ancak ülkeleri işgal gerekçeleri her nedense hep aynı oluyor. Güya o ülkelere demokrasi getirmek. Güzelim Cumhuriyetle yönetilen ülkeleri bile demokrasi yok diye önce itibarsızlaştırıp sonra saldırılarıyla tahrip ediyor, yakıyor, yıkıyorlar. Daha sonra da ülkelerin yönetimlerine kendi ajanlarını ve yerli işbirlikçilerini getirerek emellerini gerçekleştiriyorlar.

     İşte Asya ve Orta Doğu ülkelerinden İran, Suriye, Pakistan, Afganistan vb. örnekleri ortada!

Şimdi ki son örneğinden açıklamalar yaparak yazımızı sonlandırmaya çalışalım:

     Güya 11 Eylül saldırılarını Afganlı güçler yapmış olduğu tezi yayılmaya başladı. Bu saldırıyı da Usame Bin Ladin’in yaptığını varsayarak Afganistan’a saldırılarını başlattılar. Harekât Usame Bin Ladin'in yakalanmasına değin sürecekti. Aynı zamanda Taliban ve diğer Taliban yandaşı güçlerin ortadan kaldırılması ile harekât sona erecekti. Böylelikle Afganistan'da iç güvenlik sağlanmış olacaktı.

     Ancak ne hikmetse bir terör örgütü olan güçlere karşı yaklaşık yirmi yol süren ve neredeyse dünya ülkelerinin yarısının bulunduğu topraklarda bir türlü terör örgütünü bitiremediler. Hatta ve hatta nasıl bir terör örgütü ise, koskocaman bir orduya dönüştü. O terör ordusu ki, ABD dâhil işgal kuvvetleri olan üstün teknolojik donanım ve güce sahip bütün işgalci ülke askerlerini yenerek ve ülkeden kovarak Afganistan devlet yönetimine el koyabilmiştir. Bunu hangi akıl ve mantıkla izah edebilirsiniz bilemiyorum. Bu yirmi yıllık süreçte Afganistan’dan ne alındı da bir anda geri çekildi ve ülke Taliban’a devredildi.

     O ABD ve işgalci diğer ülkeler ki toplamda seksen üç milyar dolarlık savaş araç-gereç ve diğer donanımlarını bırakıp gitsinler. Hem de kime bırakıyor, güya çatıştığı Taliban güçlerine. Sözüm ona basit bir terör örgütüne.

     Emperyalistler için ülkelerin yönetimlerinde kimin olduğunun bir önemi yoktur. Kimin kendilerine hizmet edeceğinin önemi vardır. Kendi atadığı ve daha sonra ABD ajanı olduğu ileri sürülen Afganistan Cumhurbaşkanını ve diğer ajanlarını güvenli bir şekilde ülkeden tahliye ettikten sonra ülkeyi kendi isteği ile bir terör örgütüne devredebiliyor. Belli ki o örgütlerle de bir takım anlaşmalar yapmıştır.

     Hiçbir emperyalist güç, istediğini almadan karşısındakine bir şey vermez. Hele hele çatıştığı bir güce bir çöpünü dahi bırakmaz. İşte önceki örneklerinde olduğu gibi, Irak’ta kime ne bıraktı, Suriye’de kime ne veriyor, Katar’da kimden ne aldı. Suudi Arabistan’da neler aldı, neler verdi?

Kısaca dünya ülkeleri içerisinde terör örgütleri dediğimiz yapılar devlet ordularıyla çatışırlarken taş mı atıyorlar? Bunlar bu silah ve diğer malzemeleri nerelerden temin ediyorlar? Bu örgütlerin arkalarında güçlü devletler olmasa bu kadar dayanabilme güçleri bulabilirler mi?

     İşte son örneğinde olduğu gibi yirmi yıllık bir işgalin sonucunda Afganistan’a getirilen demokrasi Şeriat yönetimidir. Şeriat yönetiminin de nasıl bir şey olduğunu açık açık göstere göstere uygulayan Taliban yönetimidir. İnsanlığın yok edildiği, insan haklarının askıya alındığı bir yönetimi kim nasıl kabul edebilir? Özellikle kadını yok sayan, ikinci plana itip eve hapseden bir anlayışın demokratik yanı neyle izah edilebilir? İnsanlığın, gelinen bu son noktada iyi bir muhasebe ve muhakeme yapması gerektiğini düşünmek gerek. Ayrıca her ülkede olduğu gibi ülkemizde de şeriat isteyen kesimlere örnek olur diye düşünmek gerek. İşte emperyalizmin demokrasi anlayışı budur.