Yazıma başlamak üzereyken gelen bir telefonun tam da yaşananları anlatmak için düşündüğüm yazımı hissetmişçesine sitemlerle dolu bir dertleşme için olduğunu anlıyordum.
Yanımda olduğunu düşündüğüm ama birçoklarına anlatamadığım gibi onunda dediklerime gelmeye başladığını anladığım o telefon görüşmemde 18 yıldan fazladır iktidarda olan mevcutların karşısında olanların da iktidardan aşağı kalmadıklarını bir kez daha anlıyordum, geç olsa da beni anlayanların “sen haklıymışsın” demelerinden...
Evet, birilerinin insanlara hizmet edeceklerini belirtip, destek ve oy istediği ve o oyları almak için hemşeri, siyasi görüş damarlarını okşayıp, seçildikten sonra girdikleri iktidar modunun havasıyla önce çevrelerini, sonra halkı unuttuklarını anlatan telefondaki dostumun denize düşmüş, yılana sarılmış olanların içinde olduğunu anladığını belirtse de, hakkında gerçeği olmayan birçok iddia dosyası ile sıranın kendisinde olduğunu da ima ediyordu.
Ve dün beni anlamayanların gecikmeli de olsa, bugün beni anladıklarını belirtirlerken “nerede hata yaptık?” sorusunun cevabını da benden beklediklerini de anlıyordum.
Aslında o hatayı yapmadan önce benim anlattıklarımı da bilen, dost bildiklerimin bugün yaşadıklarını yürekten anlayıp, üzülsem de faydasının olmadığını ve bugün yaşananların daha başlangıç olduğunu belirtip, “nerede hata yaptık?” diyenleri cevaplamaya çalışırken, asıl sorunun yaşananlara, yaşanacaklara karşı oluşturulacak olan birlikteliğin küçük menfaatlere kurban edilmeden toplumsal bir çıkışa ihtiyaç duyduğunda anlatmaya çalışıyor ve tek umudun bu “birlikteliktir” diyordum.
Ve örnek olarak 18 yıldır Almanya'nın başında olan bir kadının vedasının yarın onlar içinde geçerli olduğunu, bugün oturdukları gidici koltuklarda kendilerini kral sanıp, diktatörlükle suçladıklarından daha dikta bir yönetim anlayışı içinde onlara da aşağıdaki haber/yorumu aktarıyorum; Belki dün beni anlamayanlara anlatmak istediğimi onlarda gecikmeden anlarlar diyerek…
Ey hemşeri başkan, her şeyi ben bilirim diyen sen…
Biliyor musun dün Almanya'da bir kadın balkonlardan, televizyonlardan veya barlardan duyulan 6 dakikalık sıcak alkışlarla veda etti. 
Bütün bir ülke, tüm dünyada insanlığı ve sivil hakları savunan bir liderlik örneğini alkışladı.
Halk onu liderlik etmek için seçti ve 18 yıl boyunca 80 milyon Alman'ı beceri, özveri ve samimiyetle yönetti.
Hiçbir zaman yanlış ifadeler vermemiş ve tanıtım için fotoğraf çektirmek istememiş. Akrabalarına ya da arkadaşlarına liderlik pozisyonu vermedi. 
Herhangi bir değişiklik olmadan ve diğer gayrimenkulleri, yatları veya lüks arabaları satın almadan her zaman aynı normal dairede yaşadı. Banka hesapları neredeyse değişmedi, haksız miktarlar biriktirmeden. Özel jetlere binmedi ve yüzlerce korumayı reddetti. Bir basın toplantısında bir muhabirin neden her zaman aynı kıyafetleri giydiği ve hizmetçileri olup olmadığı sorulduğunda, Merkel şu yanıtı verdi:
"Başka kıyafetim yok. Ben halkımın, hükümetin çalışanıyım, manken değil. Hizmetçiye ihtiyacımız yok. Kocam ve ben birbirimizi tamamlıyoruz ve 30 yıldır evimizin bakımını yapıyorum."
"Dünyanın Kadını" 6 milyon erkeğe eşdeğer olarak tanımlandı.
Politikacılar, onu örnek alıyor!
İnsanlara hizmet edin ve bizim gibi, çevredekileriniz gibi onları da kullanmayın!..