İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, kutlu davamızın ve asırlardır kesintisiz bir şekilde onun taşıyıcısı olan ecdadımızın, büyüklerimizin, üstatlarımızın yolundan yürümeyi sürdüreceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri programında yaptığı konuşmada, Necip Fazıl Kısakürek'ten aldıkları ilham ile bu yolda devam edeceklerini söyledi.

Kısakürek'in, muasırı olduğu yazarlarla kıyaslandığında, onun okurlarıyla kurduğu bağın da çok farklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bilhassa baskı dönemlerinde sesini siyaset alanına yansıtmaktan mahrum kalmış kitleler, onun gür sedasında kendi iç seslerinin yankısını bulmuştu. Şahit oldukları çalkantılar karşısında vakarlı bir sükutu tercih eden milyonlar, hayranlık uyandıran bir üslupla hislerine tercüman olan üstadı davalarının en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyordu. Üstat da bu ağır sorumluluğun şuuruyla bir yandan savunduğu değerlere sahip çıkarken, diğer taraftan da dil devrimcilerinin milletimize dayattığı uydurukça yerine kadim kelime hazinemizi kullanmakta ısrar ediyordu." dedi.

Necip Fazıl Kısakürek'in, siyasi ve entelektüel krizlerin birbiri peşi sıra vuku bulduğu o dönemlerde Türkçenin tabii akışından koparılarak kılıktan kılığa sokulmaya çalışıldığını gayet iyi bildiğini ifade eden Erdoğan, tek parti zihniyetinin inatla ve ısrarla yürüttüğü sözde dilde sadeleştirme faaliyetlerinin yaşanan alt üst oluşun en önemli araçlarından biri olduğunu belirtti.

- "Necip Fazıl'ın dil hassasiyeti çok büyük bir önem arz eder"

"Türkçemizi güya yabancı kelimelerden arındırma bahanesiyle asırlardır benliğimize şekil veren nice kavram, lisanımızdan sökülüp atılmaya çalışılıyordu." diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dilimizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin birer nağme güzelliği alması için verilen onca emeğin, elde edilen onca birikimin üzeri sinsice örtülüyordu. Asıl gaye, devletimizin müesseselerine ve milletimizin gönlüne kazınan ecdadın izlerini silmekti. Necip Fazıl'ın dil hassasiyeti bu bakımdan çok büyük bir önem arz eder. Üstat, tarihi hakikatleri dile getirme hususundaki tavizsiz tutumunu, 'Dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur' diyerek, Türkçenin savunuculuğunu yaparken de sergilemiştir.

Büyük Doğu'nun yayınının defalarca durdurulması ve hakkında onlarca dava açılarak hapisle tehdit edilmesi onu yolundan döndürmeye yetmemiştir. Üstadın ülkemizin sıkıntılı dönemlerini anlattığı ve çıkış yolunu gösterdiği şu sözleri adeta bugün verdiğimiz mücadelenin de tarifidir. 'Su, elektrik, telefon, gaz, ilaç yok. İman, ahlak, insaf, idrak lügatlerde bile yok. Mektep, kitap, disiplin, bilen, yazan, aldıran yok. Umumi manzara; her sahada mecnun kemiyet, mazlum keyfiyet, mahkum fazilet, mağrur rezalet, mestur sefalet, mezun hiyanet, meş'um akibet; heceleyen yok. Ama bir şey var, Büyük Türkiye hayali.'"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün "Türkiye Yüzyılı" diyerek milletin önüne yeni bir vizyon koyarken aynı zamanda üstadın da hayalini hayata geçirdiklerini söyledi.

- "Üstatlarımızın yolundan yürümeyi sürdüreceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Davasını, 'Ceplerde kaybedilmiş bir güneş' olarak tarif eden üstat, şayet bugün yaşasaydı herhalde 'Müjdeler olsun size, doğdu batmayan güneş.' sözünü çok daha gür bir seda ile tekrar söylerdi. Yine üstat, nesillerin mücadelesi uğruna hayatlarını adadıkları Ayasofya'nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördüğünde hiç şüphesiz ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı. Ve bunu bize defalarca Sultanahmet Meydanı'nda hatırlatmıştır. Defalarca Cağaloğlu'nda, Milli Türk Talebe Birliğinin konferans salonunda hatırlatmıştır. Az önce de ifade edildiği gibi 'Ayasofya bir gün açılacak, Ayasofya bir gün açılacak.' derken hep bunu ifade etmiştir. Rabb'ime hamdolsun onun o ideali, onun o hedefi gerçekleştiği gibi, onu icra da bize nasip oldu."

"Biz, kutlu davamızın ve asırlardır kesintisiz bir şekilde onun taşıyıcısı olan ecdadımızın, büyüklerimizin, üstatlarımızın yolundan yürümeyi sürdüreceğiz." diyen Erdoğan, "Üstadın 'Zaman bendedir ve mekan bana emanettir.' şuuruyla özetlediği gençlerimizin özgürlük, hak, adalet, kısacası insanı insan yapan değerler konusundaki hassasiyetini gördükçe geleceğimize olan güvenimiz de artıyor. Allah'a hamdolsun. Karşımızdaki tabloya baktıkça rüzgarın ne yandan estiğine aldırmaksızın biz de hamdetme makamında olduğumuza inanıyoruz." diye konuştu.

Vefatının üzerinden 39 yıl geçmiş olmasına rağmen hala kendilerini aynı heyecanla, azimle, kararlılıkla bir araya getiren Necip Fazıl Kısakürek'i rahmetle yad eden Erdoğan, ödül alan ilim ve sanat erbabını tebrik edip, kendilerini bu vesileyle bir araya getiren Star gazetesi yöneticilerine teşekkür etti.

- Ödüller sahiplerini buldu

Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun'dan oluşan jüri tarafından Necip Fazıl Şiir Ödülü’ne Mehmet Can Doğan, Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü'ne Ayşegül Genç, Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü'ne Mustafa Özel, Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü'ne Azerbaycan edebiyatı ve kültürünün önemli isimlerinden, yazar ve siyasetçi Elçin İlyasoğlu Efendiyev, Necip Fazıl Saygı Ödülü'ne İlhami Atalay, Necip Fazıl İlk Eserler Ödülleri'ne ise Elif Genç ve Can Acer layık görüldü.

Ödüllerin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edilmesinin ardından hatıra fotoğrafı çekildi.

Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak ve çok sayıda medya kuruluşunun temsilcisi katıldı.

(Bitti)

Kaynak: aa