Küresel sermaye sahibi emperyalistler, renkli devrim, Arap Baharı, Gezi Olayları ve 15 Temmuz Darbe Kalkışmasından sonra, bu defa da Kazakistan'da ortaya çıktılar. Sahne farklı olsa da oyun aynı...

Maşa rolündeki oyuncular sanırım bize çok da yabancı değiller. Biz, tasması başkalarının elinde olan bu sahtekarları gayet iyi tanıyoruz...

Konunun derinliklerine girmeden önce, isterseniz biraz Kazakistan'dan bahsedelim;

Kazakistan, Orta Asya bölgesinde, toprakları Türkiye'nin yaklaşık dört katı büyüklükte, fakat nüfusu Türkiye nüfusunun dörtte birinden az olan bir ülke.

Başta petrol olmak üzere, doğal kaynak zenginliği açısından Dünyanın sayılı ülkeleri arasında bulunan Kazakistan, hızla gelişen ülkeler arasında da en ön sıralarda yer almakta.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan bu genç ülke, ne yazık ki büyük ülçüde hala Rusya'nın etkisi altında bulunmaktadır.

Öte yandan Kazakistan, yüksek ekonomik ve transit potansiyeli ve dış pazarlara ulaşım yolu üzerinde bulunması sebebiyle de, Çin için büyük önem arzetmektedir.

Nerede sömürülecek bir doğal kaynak varsa, orada olmayı kendine hak gören Amerika'nın, doğal kaynak zengini Kazakistan'a bigane kalacağını düşünmek abesle iştigal olur. Özellikle son yıllarda Amerikan menşeli pek çok şirketin Kazakistan'da on milyarlarca dolarlık yatırım yaptığı bilinmektedir.

Soydaş olmamız sebebiyle Kazakistan ile Türkiye arasında her alanda oldukça yakın ilişkiler mevcut olup, Kazakistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye'dir.

Şimdi gelelim Kazakistan olaylarının iç yüzünü irdelemeye;

Aslına bakılacak olursa Kazakistan'da patlak veren olaylar sadece bir zam protestosundan ibaret olmayıp, 1991'den beri süre gelen otokratik sisteme ve gelir adaletsizliğine karşı da bir tepki idi.

Protestolara katılan halk LPG fiyatlarındaki zammın kaldırılmasının yanında, demokratik bir sistem de istiyordu.

Buraya kadar herşey normal iken, bundan sonraki kısımda işler değişiyor. Olayların normal olmayan tarafını görmek için hareketin liderlerine bakmak lazım.

Kazakistanda başlayan protesto ve ayaklanma gösterilerinin öncülüğünü "Uyan Kazakistan" adlı bir örgüt üstlendi. 2019 yılında kurulan bu örgüt, malum ayaklanmayı aslında 2 yıl önce planlamışken, covid nedeniyle ertelemiş ve ancak geçen hafta uygulamaya sokabilmişti.

Peki bu örgütün arkasında kim var?

Örgütün sponsoru ve destekleyicisi, bize hiç de yabancı olmayan bir kuruluş olan Soros Vakfı.

Hani şu "Meselenin sadece ağaç olmadığı" Gezi Eylemlerinin de destekçisi olan vakıf. Zaten kalkışmanın ilham kaynağı da Gezi Olaylarıydı...

Öte yandan, yaşananları değerlendiren Kazakistan’ın Türkiye Büyükelçisi Abzar Saparbekuly, sivil talepler düzeyinde başlayan olayların dış ve iç dinamikler eli ile sabote edildiğini ve terör eylemine dönüştürüldüğünü söyleyerek, Saros ve Fetö tipi örgütlerin işin içerisinde olduğunu dile getirmiş oldu.

Saparbekuly "Gösterilerin üç bileşeni vardı. İlk halka, son derece iyi niyetli olarak ekonomik şartlar ve son zamları protesto edenlerdi. Sonra yabancı güçlerin eğittiği ve yönlendirdiği provokatörler devreye girdi. Bu harici unsurlarla eş zamanlı olarak da içeride bekleyen odaklar harekete geçti ve 4 Ocak gece yarısı verilen talimat ile her şey bambaşka bir şekle büründü" dedi.

Peki, ayaklanmanın tertipleyicisi Saros Vakfı ise, Kazakistan özelinde akıllara gelen bir başka yapı hangisi olabilir? Tabi ki FETÖ...

Bu yapı, onyıllardır Kazakistanda güç kazanmakla, 20'den fazla okulunda militanlarını yetiştirmekte ve devlete karşı kullanacağı gün için hazır bekletmekteydi. ...

Olayların başlamasından kısa bir süre sonra Rus milletvekili Ruslan Balbek, Kazakistan'daki protestoların liderliğini, FETÖ okullarından mezun Kazakların yaptığını söyledi.

Tayyip Erdoğan, bu yapının tehlikeli olduğu konusunda Kazakistan yetkililerini defalarca uyarmasına rağmen, ne yazık ki bu talep ve uyarılara kulak asılmamış, fakat gelinen noktada Türkiye'nin haklılığı tescil edilmişti...

Bu arada, hani FETÖ'nün sadece Türkiye'ye mahsus bir yapı olduğunu düşünenler vardı ya, onlara da selam olsun...

Esen Kalın...