14 Haziran'da NATO Zirvesi'ne katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, Brüksel'de ikili bir görüşme yapacak.

Biden'ın 1915 olaylarını "Ermeni Soykırımı" olarak tanımasının ardından yapılacak bu görüşme, S-400 ve YPG gibi sorunlar nedeniyle zaten gergin olan Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini de belirleyecek.

Türkiye, (güya) IŞİD'le mücadele kapsamında YPG tarafından oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) ABD'nin verdiği destekten uzun süredir rahatsız.

ABD tarafı ise, Türkiye'nin insan hakları konusundaki uygulamalarından ve NATO üyeliği kapsamındaki eylemlerinden rahatsız.

Bu şartlar altında yapılacak görüşmelerde, Biden'ın göz önüne alması gereken önemli bir nokta bulunmaktadır; Türkiye, artık eski Türkiye değil...

Bilindiği üzere, Biden 8 yıllık Obama döneminin

başkan yardımcısı idi. O dönemde pekçok defa Türkiye ile ilgili görüşmelerde başrol oynamış ve ne yazık ki Türkiye'ye karşı olumsuz tavırlarıyla öne çıkmıştı. O dönemden bugüne kadar geçen yaklaşık 13 yıllık süre zarfında ülkemizde çok şeyler değişti.

Onun bıraktığı Türkiye;

Azerbaycan’da, Libya’da ve Doğu Akdeniz’de yoktu, şimdi var,

Suriye’ye daha yeni adım atmıştı, şimdi ise, desteklediği muhalif gruplar bir bölgeyi yönetiyor,

Irak’ta çok aktif değildi, şimdi PKK Irak’ta kaçacak delik arıyor,

Türkiye’de nükleer santralden eser yoktu, şimdilerde inşa ediliyor,

Hava Savunma Sistemi yoktu, şimdi var. Üstelik, ürettiği SİHA'ları ihraç eden bir ülke haline geldi,

Doğalgaz aranamıyordu bile, şimdi çıkarılıyor.

Kısacası, geçen zaman içerisinde köprülerin altından çok sular aktı. Türkiye artık eski Türkiye değil...

ABD'nin her türlü tehditkar hamlelerine boyun eyen bir Türkiye'nin artık söz konusu olmadığını;

Trump'ın CAATSA (yani, ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) kapsamında ülkemize uyguladığı yaptırımlarda anladık,

ABD'nin 24 Nisan’da Ermeni soykırımı iddiasını kabul ettiğinde anladık,

ABD'nin FETÖ ve PKK unsurlarıyla işbirliğini arttırdığında anladık,

Ve nihayet ABD'nin S-400ler ile başlayıp, devam eden bir sürü tehditkar mesajında anladık...

Bütün bu ve benzeri sebeplerle, Biden ve ekibinin Bürükselde yapılacak görüşmelerde masaya gelirken, tıpkı eskisi gibi, her istediğini koparabileceğini düşünmemesi gerektiği gayet açıktır.

Türkiye, her teklife boyun eyen bir ülke olmaktan (en azından şimdilik) kazan-kazan düşüncesiyle masaya oturan bir ülke olma seviyesine çoktan ulaştı...

*

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Karadeniz'de keşfettiği ilave 135 milyar metreküplük doğalgaz rezervi, Dünya gündeminde önemli bir yer işgal etti.

Yeni keşfedilen gazla birlikte, Türkiye 1 yıl içerisinde Karadeniz'de toplam 540 milyar metreküplük rezerv keşfetmiş oldu. Yapılan açıklamalara göre, yeni gaz sahalarının keşfi için çalışmalar durmaksızın devam edecek ve yıl sonunda toplam keşif miktarının trilyonlu rakamlara ulaşması umuluyor. Türkiye'nin bölgedeki nihai hedefi ise, bugüne kadar varlığı tahmin edilen 4 trilyon metreküplük doğalgazın tümünü ortaya çıkarmak.

Yapılan mevcut keşiflerle günde 40 bin, ayda 1 milyon 200 bin hanenin yıllık doğalgaz ihtiyacı Karadeniz'den karşılanacak ve 2026 yılında da Türkiye'de kullanılan toplam gazın yüzde 30'u Karadeniz'deki kuyulardan elde edilecek.

Bilenleriniz vardır; Türkiye’nin denizlerde sondaj ve araştırma yapan toplamda 5 gemisi var. Ülkemiz bu gemileriyle derin sularda sondaj yapabilen Dünyadaki on ülke arasında yer almakta. Bu rakamlar bile, millet olarak gururlanmamıza yeter de artar...

Ülkemiz adına sevindirici ve bir o kadar da gurur verici bu haberler, nedense birilerini çok rahatsız etmekte. Meseleyi ülke menfati şeklinde değil de, sanki sadece iktidardaki siyasi partinin menfaatiymiş gibi algılayanlar, ya da böyle görmek isteyenler, her doğalgaz keşfinden sonra kudurmakta ve başarıyı gölgelemek adına türlü soytarılıklar yapmaktadırlar.

"Doğalgaz bizim neyimize" diyenlerden tutun da, dünyanın en ciddi gazeteleri bile manşetten haberler yapmışken, yapılan keşiflere inanmayanlara kadar, pek çok komiklik sergilenmekte. Hatta bunlardan bir kısmı, sanki keşfedildiği gün doğalgaz çıkarılmaya ve kullanılmaya başlanmış gibi, "Eee, hani bize faydası nerde" diyebilecek kadar da cahiller.

Birileri de diyor ki, "Madem doğalgaz bulundu, o zaman biz neden hala doğalgaza para ödüyoruz"

Öncelikle, keşfedilen gazın en erken çıkarılma tarihi 2023'tür. O zamana kadar, bırakın gelir elde etmeyi, daha yapılacak pek çok masraf bulunmaktadır. Olaylara uzun vadeli bakmakta fayda vardır.

İkinci olarak, doğalgaz çıkarılıp giderler kısılmaya ve hatta belki de ihraç yoluyla gelir elde edilmeye başlandığında, bunun faydası sadece ve doğrudan gaz tüketicilerine olmayacaktır. Bilindiği üzere, bütçenin önemli ilkelerinden birisi "tahsis edilememe" ilkesidir. Yani, hiçbir gelir hiçbir gider için özgülenemez, bütün gelirler bir havuzda toplanıp bütün giderlere dağıtılır. Bu meyanda, keşfedilen doğalgazın faydası da sadece doğalgaz kullanıcılarına değil, herkese olacaktır.

Bütün bu açıklamalardan sonra söylenebilecek tek söz şudur;

Biliyorsan konuş, ibret alsınlar,

Bilmiyorsan sus, adam sansınlar...

Esen Kalın...