Malum yaklaşık bir buçuk yıldır tüm dünyayı kasıp kavuran bir sağlık sorunun/ COVİD-19 salgının etkisindeyiz. Bu etki öyle böyle bir etki değil. Bu etki hemen hemen yeryüzünde yaşayan tüm canlılar için var olmalarına sorun oluşturan bir etki.

Bu etkiyle insanlar hem sağlık hem sosyal hem psikolojik hem yaşayabilmek için mücadele etme hem de ekonomik sorunlarla uğraşma gibi yani kısaca var olma-yaşayabilme mücadelesi veriyorlar.

Bu etkiyle bebeklerden tutun, çocuklar, gençler ve yaşlılar çok ama çok olumsuz etkileniyorlar. Etkilenmeyen tek sistem Kapitalizm! Üstelik kapitalizm bu salgından kârlı da çıkıyor.

Nasıl mı? Gıda satıyor, hizmet satıyor, teknoloji satıyor, internet satıyor, telefon satıyor, tablet satıyor, bilgisayar satıyor, silah satıyor, ilaç satıyor, aşı satıyor…

Satıyor da satıyor.

Aklınıza gelebilen her şey onların kontrolleri altında! Hayvanlar etkileniyor. Buna en bariz bir örnek, sokak hayvanları. Yiyecek bulamadıkları için açlıktan ölüyor ya da vahşileşiyorlar.

Bitkiler etkileniyor. Çünkü bitkilerle ilgilenecek insan bulmak zorlaştı. İnsanlar toprağıyla dahi uğraşıp üretebilmeye korkar oldular. Bu yüzden kapitalist ülkelerden gıda ve tohum ithal etmek durumunda kalıyoruz. Bu nedenle de fiyatlar aldı başını gidiyor.

Bence bu süreçten en olumsuz etkilenen grup ise çocuklar. Özellikle de okul çağı çocuklardır. En ağır travmayı ve psikolojik olumsuzluğu onlar yaşıyorlardır. Derslerde yapmış olduğum rehberlik çalışmalarında; “Okula gidemediğin için en çok neyi özledin?” sorusuna yirmi beş öğrencimden aldığım yanıtları paylaşmak istiyorum.

Okulun/sınıfın en çok neyini özledin?

-Yüz yüze olmayı, arkadaşıma dokunabilmeyi özledim.

-Arkadaşlarımla oyun oynamayı özledim.

-Tahta kalemiyle yazı yazmayı özledim.

-Burası okul gibi gelmiyor. Okulun havasını özledim.

-Okulda sizin ve arkadaşlarımın sorduğu sorulara cevap vermeyi özledim.

-Okulun her bölünü, her şeyini özledim.

-Okulun koridorlarında yürümeyi, koşmayı özledim.

-Arkadaşlarımla oyun oynamayı özledim.

-Bahçede oyun oynamayı özledim.

-Derslerde el kaldırmayı özledim.

-Bahçede Beden eğitimi dersinde kalecilik yapmayı özledim.

-Sınıfta parmak kaldırma ve ben, ben, ben diye çığlık atmayı özledim.

-Robotik kodlama atölyesinde ders işlemeyi özledim.

-Sınıfta eğlenerek ders işlemeyi özledim.

-Matematik dersinde tahtaya kalkarak problem çözmeyi özledim.

-Sınıfımızı ve okul kıyafetlerini giymeyi özledim.

-Robotik kodlama, bahçede oyun oynama ve proje yapıp sunmayı çok özledim.

-Spor salonunda beden eğitimi dersi yapmayı özledim.

-Beceri ve tasarım atölyelerini çok özledim.

-Şarkı, şiir ve tiyatro sunumları için okul konferans salonunu ve sahneyi çok özledim.

-Derste her konuda özgürce konuşmayı çok özledim.

-Bahçede dolaşırken arkadaşlarıma korkunç hikâyeler anlatmayı çok özledim.

-Tasarım ve beceri atölyelerinde sunum yapmayı çok özledim.

-Derslerde gevezelik yapmayı ve çevremdeki arkadaşlarımla konuşmayı çok özledim.

-Öğretmenime sarılmayı ve enerji alışverişinde bulunmayı çok özledim.

İşte, kimine göre basit ve sıradan gelebilecek öğrenci psikolojisinin nasıl etkilendiğini, çocuklarımızın bu süreci aile ortamında nasıl yaşadıklarını en iyi ve uzaktan eğitimin etkilerini özetleyen öğrenci düşünceleri.

Sonrası doğal olarak rehberlik hizmetleri servisleri ve çocuk psikologlarının işi diye düşünüyorum.

Milli Eğitim Bakanlığımızın en kısa sürede bu duygusal öğrenci tepkimelerini giderecek çalışmalar yapmak üzere şimdiden plan ve programlar yapması gerekir diye düşünüyorum.

Yoksa bu ağır travmanın etkilerini çok daha uzun yıllar yaşayacaklardır bu çocuklar.