Milyonlarca futbolseverin dört gözle beklediği 2022-2023 futbol sezonu, nihayet bu hafta start alıyor.

Liglerde boy gösterecek takımlar, her sene olduğu gibi, milyonlarca dolar para harcayarak önemli transferler gerçekleştirdiler. Hepsinin ortak gayesi, taraftarlarını mutlu edecek bir sonuçla sezonu tamamlamak...

Umuyorum ki bu sene futbolsever, ekran başında ve tirübünlarde heyecanlı maçlara tanıklık edecekler. Pek tabi ki her futbolseverin gönlünden geçen, taraftarı olduğu takımın başarılı bir sezon geçirmesi ve hatta şampiyon olması...

Dilerim ki hep birlikte sorunsuz, kavgasız ve centilmence bir sezon geçiririz...

Futbol, diğer spor dallarına kıyasla farklı özellikler taşıyan bir spor dalıdır. İnsanlarca takip edilen spor dalları içerisinde gerek izlenme, gerek ekonomik kazanç ve bilinilirlik açısından en önde olanı futboldur. Diğer bazı spor dalları için de geçerli olabilecek bir realiteye göre, futbol artık sadece bir spor değil, pek çok alanı etkileyen devasa bir ticari sektördür...

En az futbolun kendisi kadar, futbol seyircisi de diğer spor dallarındaki seyircilerden farklı bir profil çizmektedir. Futbolun doğası, mantalitesi ve icra ediliş biçimi sebebiyle futbol seyircisinin kendine has bir kültürü vardır. Belki de sırf bu yüzden olsa gerek, futbol seyircisine seyirciden ziyade, taraftar denir. Bu taraftar grubu, maç esnasında her daim maçın içerisinde olur ve maçın sonucunu bile etkileyebilecek güçtedir.

Deplasmanda oynanan maçlarla evinde oynanan maçların zorluk derecesinin aynı olduğunu kim söyleyebilir ki?

Futbol seyircisi, bilardo ya da tenis müsabakalarını izleyenler gibi, maçı sessizce izlemez, izleyemez. Sahada bir maç varsa, en az futbolcular kadar seyircinin de efor sarfettiğine tanık olursunuz. İşte sırf bu yüzden, seyircisiz futbolun tadı yoktur denilir. Tıpkı, pandemi dönemindeki seyircisiz maçlardan hiç zevk alamadığımız gibi...

Şimdi gelelim asıl meseleye;

Futbol seyircisinin futbol için önemli bir figür olduğunu söyledik ama, bu önemli kitlenin tavırlarının da bir üslubu ve sınırının olması gerekmektedir. Örneğin, seyirci ya da taraftarın neye taraftar olduğu bilincini asla kaybetmemesi lazımdır.

Takımını her türlü desteklemekte sorun olmamakla birlikte, futbol seyircisi tiribünde ağzına ve aklına her geleni haykıramamalıdır.

Her spor dalında olduğu gibi, futbolda da kazanmak ve kaybetmenin doğal olduğu unutulmamalıdır.

Futbol, futbol sınırları içerisinde kalmalı, siyaset gibi unsurların aracısı haline getirilmemelidir. Futbola siyaset karıştığında nelerin olabileceğinin örneklerini geçmişte çok gördük. Haksız şampiyonluklar, rüşvet ve ahlaksız tekliflerle kazanılan maçlar ve daha bir sürü kirli işlerin futbolu futbol olmaktan çıkardığına az tanık olmadık...

Kısacası futbol, her alanıyla birlikte kendi sınırları içerisinde kalmalı...

Hal böyle iken, geçtiğimiz hafta Fenerbahçe ile Ukraynanın Dinamo Kiev takımları arasında oynanan maçta gerçekleşen bir hadise, bu sene oynanacak maçların centilmence geçeceği hususundaki ümitlerimizi yıkmaya yetti de arttı bile

Söz konusu maçın çok küçük bir bölümünde de olsa, bir grup taraftar bir anda futbol teröristine dönüşerek Putin lehine tezahürat yapmaya başladı. Oysa ki sahada futbol oynayan takımlardan biri, Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna'nın bir takımıydı ve biz bu savaşta tarafsız bir ülke konumundaydık. Kaldı ki tarafsız olmasaydık bile siyasetin futbol sahasında ne işi vardı...

Bu tezahüratı yapanların yüzüne şunları söylemek isterdim;

Hayırdır beyler, sizin sorununuz ne?

Maça mı geldiniz, yoksa savaşa mı?

Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?

Bu yaptığınızla, çok sevdiğinizi düşündüğüm Fenerbahçe'ye hiçbir fayda sağlamadığınız gibi, büyük bir zarar verdiğinizi de biliyor musunuz?

Bırakınız Fenerbahçeyi, ülkemizin uluslararası barışçıl politikasına ve itibarına verdiğiniz zararı nasıl telafi edeceğiz?

Futbolda holiganlık kelimesiyle ifade edilen ve tehlikeli sonuçlar doğuran aşırı bağımlılık, sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde mevcut olup, ayrı bir sosyolojik inceleme konusudur.

Daha önce de söylediğim gibi, futbolda yenmek kadar yenilmek de doğaldır. Bu realiteyi asla unutmadan stadlara gitmek gerekir.

Hiçbir sağduyulu futbol izleyicisi gazete, tv ya da internet haberlerinde artık şu ifadeleri görmek istemiyor:

"Maça giden taraftarları taşıyan aracı durduran polis, araçta yaptığı aramada pompalı tüfek, kuru sıkı tabanca, döner bıçağı, falçata, çok sayıda patlayıcı madde, havai fişek, bıçak, sallama, satır, taş ve sopa ele geçirdi..."

"Son düdükten sonra sahaya giren taraftarlar hakemi dövdü ve futbolcuları kovaladı..."

"Stadyuma giden yolda karşılaşan iki takım taraftarı birbirine girdi ve çıkan olaylarda çok sayıda yaralanan oldu..."

Son söz;

Bir Çin atasözü olan "Gülmesini bilmeyen dükkan açmasın" sözünde olduğu gibi, kendine hakim olmasını bilmeyen "taraftar" olmasın, olsa da sahaya gitmesin...

Esen Kalın...