Geçtiğimiz ay marmara bölgesinde sözleşmesi  yenilenmeyen bir hastanenin baş hekiminin zehir zemberek bir açıklama yapması, yaparken de “Yerel siyasetçilerin taleplerini yerine getirmediğim için sözleşmem yenilenmedi” şeklindeki paylaşımı akıllarda çeşitli soru işaretlerinin oluşmasına vesile oldu.

Sonrasında çok büyük bir ilçe merkezinin 4 yıldır kaymakamlığını yapan bir bürokratın başka bir ilçe merkezine atanması sonrasında kendisi adına yapılan uğurlama töreni sırasında “Benim dört yıldır kaymakam olarak görev yaptığım bu ilçe merkezi il olmalı “şeklinde açıklama yapınca Kaymakam’a “Keşke bu açıklamayı ilçeden ayrılırken değil de ilçede görev yaptığınız sırada söyleseydiniz” cevabını verdiğimizi hatırlıyoruz.

Bu yazdığımız iki örneğe yüzlerce binlercesini ilave etmemiz mümkün, Önemli koltuklara siyaset makamı tarafından atanan bürokratlar bir gün yine kendisini bu göreve getirenler tarafından başka bir yerleşim merkezine gönderildiklerinde kıyameti kopartmayı kendilerinde bir hak görüyorlar.

Biz işi yine evirip çevirip AK Partinin son derece uzun süren yirmi yıllık iktidarına bağlıyoruz, ilk on yıldan sonra devam eden her iktidarda meydana gelen böylesi yer değiştirmeler ister istemez bürokratlar adına son derece  büyük olumsuzluk olarak karşılanıyor.

Çok uzun süren iktidarlarda bürokrat tayinleri ister istemez liyakatten çok  önce “partili bürokratların” sonrada “Akraba eş dost bürokratların” güzel makamlara atanmasına kadar gelip dayanıyor.

Türkiye’de var olan bürokratların tamamı bir şekilde az para kazanılan yerden çok para kazanılan yerleşim yerlerine tayin olmanın mücadelesini veriyorlar, Anadolu’nun ücra bir ilçesinde görev yapan bürokrat bir şekilde kendisine yakın siyasetçi bulabildiği anda o zamana kadar hiç tahayyül edemeyeceği makamlara kavuşma imkanı buluyor.

Çok iyi şartlarda bir kamu kurumunun başına siyaseten geçen bürokrat o andan itibaren oturduğu koltuğun kendisine tapulu olduğunu düşünüyor, kendisinden önce görev yapan bürokratın hiçbir suçu günahı yokken sadece ve sadece siyaseten başka bir yerleşim merkezine gönderildiğini kendisinin de hiç hakkı olmadığı halde o makama geldiğini asla düşünmüyor.

Gün geliyor başka bir bürokrat o makamdaki bürokratı yerinden edecek daha kuvvetli bir siyasetçi buluyor böyle olunca da bir sabah bakıyorsunuz ki yıllar yılı kurumun başında görev yapan bürokrat gitmiş yerine başka bir bürokrat gelmiş.

O andan itibaren koltuğu  yani makamı terk etmek zorunda kalan bürokrat başlıyor feveran etmeye “Yok şundan gittim yok bundan gittim, hakkım yenildi, yerel siyasetin taleplerini yerine getiremediğim işin başıma bu iş geldi” diye yüzlerce sebep üretiyor.

Koltuğu elinden giden bürokrata “-Yahu kardeşim parti aynı parti , vekil aynı vekil, sende zaten hakkın olmadığı halde şu an seni başka bir yere gönderen siyasi partinin vekilleri tarafından göreve getirilmiştin boş yere ne bağırıyorsun” dediğinizde anında “oyun bozan” olarak yaftalanıyorsunuz.

Türkiye artık hepimizin ortak beklentisi olan “Liyakat” kavramını yarından tezi yok hayata geçirilmeli, kayırmacılık, particilik bir tarafa bırakılmalı, Bu şekilde davranırsak yani hakkı olanı hak ettiği yere getirirsek bürokratlardan daha sağlıklı verim alırsınız hem de sosyal barışı sağlarsınız.

Daha da önemlisi bürokrat “mahkeme kadıya mülk değil” gerçeğini iliklerine kadar hatırlamış olur.