2020 yılının başlarından itibaren Corona virüsünün getirdiği sıkıntılarla mücadele eden Türkiye, 2021 yılında da büyük felaketlerin yaşandığı ülke olmaktan kurtulamadı. Her yeni yıl, bir önceki yıla adeta rahmet okutuyor...

Temmuz ayının son haftasında Düzce, Rize ve Artvin'de meydana gelen sel felaketlerinin üzerinden daha bir hafta  bile geçmemişken, 54 ilde meydana gelen yaklaşık 280 civarında orman yangını ile felaketler serisi devam etti.

Türkiye'nin yangınlarla mücadelesi sürerken, yeni bir felaket haberi de geçen hafta Batı Karadeniz'den geldi. Kastamonu, Sinop ve Bartın'daki sellerde çok sayıda vatandaşımız hayatlarını kaybetti. Felaketlerde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara ve maddi zarara uğrayanlara da geçmiş olsun diyoruz..

Rahatlıkla söyleyebilirim ki, pandemi ile başlayıp yangın ve sellerle devam eden felaketler zincirinde, devlet ve millet el ele vererek büyük bir özveri örneği sergilediler. Devletimiz felaketlere karşısında olanca gücüyle ve zaman geçirmeden halkın yardımına koştu ve sıkıntılara çare bulmaya çalıştı.

Gel gelelim bütün bu felaketler yaşanırken, kriz ve kaostan beslenen bir kesim vardı ki, "Nerede bu devlet" sloganıyla ateşe körükle gitmekten asla geri durmadılar ve durmuyorlar. Öncülüğünü bir kısım medya ve siyasi oluşumun yaptığı bu kesimin kahir ekseriyeti, ellerini hiç bir taşın altına sokmadıkları gibi, binbir yalan ve düzmece haberle de milleti devletle karşı karşıya getirmeye çalıştılar. İşin iğrenç yanı ise, tahrik içeren tavırlarını daha felaketler devam ederken sergilemeleridir. Onların bu garip halleri, mahallede yangın varken alevlerin ışığında saçını tarayan kötü kadınlara ne kadar da benziyor değil mi....

Medya ve basın organlarının video ve fotoğraflarla ortaya koyduğu görüntüler devletin bütün imkanlarıyla felaketlere karşı mücadele ettiğini gösterse de, gerçekleri görmek istemeyen bu malum kesim, gerek kendileri ve gerekse de trolleri vasıtasıyla yalan söylemek ve iftira atmaktan ne yazık ki hiç vazgeçmiyorlar...

Şimdi gelin hafızalarımızı biraz yoklayalım ve malum kesimin "milleti devlete karşı kışkırtmak amacıyla" pandemi döneminden başlayarak neler yaptıklarını hatırlayalım;

Bu kişiler, şehir hastaneleri projesinin hayata geçirilerek, Türkiye'ye onbinlerce yataklı modern hastanelerin kazandırıldığı ve yoğun bakım yatağı sayısı ile Avrupa ülkelerinin üzerine çıkarıldığı bir dönemde, yapılan hastaneler için "gereksiz ve israf" dememişler miydi?

İşte aynı kişiler, pandemi döneminde hastanelerin yetersiz kalma ihtimali ortaya çıktığında da sahnedeydiler. Bu defa da utanmadan, "Nerede bu devlet! Hastaneler neden yetersiz" demekten geri durmadılar, duramadılar...

Oysaki aynı dönemde bu Devlet, (vatandaşlarımız gurbet ellerde mahsur ve madur kalmasın diye) bazen 10 kişi için bile uçak kaldırırken ve yurda döndüklerinde de ücretsiz karantina yerlerinde bedava üç öğün yemeklerini verirken, ABD yurtdışından getirttiği vatandaşlarına (daha uçağa binmeden) 1485 Dolarlık senetler imzalatmakta, Fransa ise vatandaşlarını uçağa almak için 16 bin Euro istemekteydi. Hatta sırf bu yüzden 30.000 Fransız vatandaşının ülkelerine dönemedikleri açıklanmıştı.

Sözünü ettiğimiz malum grup, birkaç hafta önce başlayıp küçük çaplı da olsa halen çıkmaya devam eden ve yüreklerimizi dağlayan büyük orman yangınlarında da yalanlarına ve provakasyonlarına devam etti.

Koca koca adamlar, millet can ve mal derdindeyken, canlı yayınlara çıkıp "Nerede bu Devlet! Sabahtan beri bir tane helikopter ve uçak görmedim" diyebilecek kadar alçaldılar ve milleti devlete karşı kışkırtabildiler. Hem de canlı yayın esnasında arka planda uçak ve helikopterler yangınlara harıl harıl su taşırken...

Bu da yetmedi, aynı kişi ve gruplar, sosyal medya vasıtasıyla  "Help Turkey" başlıklı yardım kampanyası düzenleyerek ülkemizi küçük düşürmeye kalkıştılar...

Malum kesimin provakasyonları bitecek gibi görünmüyordu. Bu adamlar son olarak da, geçen hafta ülkemizin Batı Karadeniz bölgesinde yaşanan ve Bartın, Kastamonu, Sinop illerini kapsayan büyük sel felaketinde boy gösterdiler.

Neler demediler ki bunlar;

İstanbul ve Ankara Belediyelerine ait ekipler sahada arama kurtarma faaliyetini sürdürürlerken, "İktidar İstanbul ve Ankara Belediyelerine ait ekipleri şehre sokmadı" mı demediler;

Ölü ve yaralı sayısı hala kesinleşmemişken, sağdan soldan elde ettikleri yalan yanlış bilgilerle, ölü sayısının 300'ün üzerinde olduğu haberlerini mi yaymadılar;

Sel felaketinin sebebinin sebebi, bir anda aşırı miktarda yağan yağmurlar değilmiş de, HES'e ait baraj kapaklarının açılmasıymış gibi iğrenç bir iddiayı mı ortaya atmadılar;

Hangi insan kasıtlı olarak böyle birşey yapar da onlarca canın yitip gitmesine sebep olur ki? Vicdanınız kurusun...

Bütün bunlar yetmedi, muhalefet partilerinden bir milletvekili sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak, sel sularının yuttuğu Bozkurt ilçesinin Ak Partili olduğundan dem vurarak, hiç utanmadan, yaşananların "müstahak" olduğuna yönelik bir imada bulunabildi...

Tabi en çok söyledikleri şey de, dillerine pelesenk olan "Nerede bu Devlet" sloganıydı.

Oysa ki bütün bunları söyledikleri sırada, başta AFAD, UMKE, Genel Kurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere, Sahil Güvenlik Komutanlığı, 112, Diyanet, Karayolları Genel Müdürlüğü, İHH ve YEDAŞ'a ait 4760 personel, 19 helikopter 1 İHA, 66 ambulans, 41 UMKE, 630 hizmet aracı, 447 iş makinası ve diğer pek çok araç-gereçle felaket bölgelerinde canla başla çalışıyordu.

Öte yandan, felakette can ve mallarını kaybedenler için ise acil olarak nakdi ve maddi yardımlar yapılmaya başlanmışyı bile.

Bütün bunlar olurken malum kesim ne mi yapıyordu?

Onlar hala "Nerede bu Devlet" sloganı atıp, Rize Valisinin bilmem kaç paralık makam arabasını dillerine dolamakla meşguldüler.

Sevgili Dostlarım,

"Nerede bu devlet" diyerek ortalığı velveleye verenlerin durumu, "Aşağı köyde düğün var, davet ederlerse gitmeyelim, etmezlerse küselim" diyenlere ne kadar da benziyor değil mi?

Allah kimseyi böylelerinin eline muhtaç etmesin...

Esen Kalın...