Hükümetimizin İşçiye, memur emekli ve dar gelirliye neden cimri davrandığını şimdi daha iyi anlamış durumdayım. Bırakın Türk üreticisi ve sanayicisini, Alman sanayisi gece gündüz durmayıp çalışsa, Türkiye’nin bugünkü durumuna para yetiştiremez. Bu yüzden hükümet yetkililerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Daha iyi anlıyorum çünkü bazı kurumların başındaki kişilerin bırakın 4-5 maaş tutarında para almalarını bir de milyon dolarlarla rüşvet aldıklarına şahit oluyoruz. İnanın bu olaylar kabul edilebilecek cinsten bir şey değil.

Adam, 16 yıl Bank Asya Genel Müdürlüğünde bulunuyor, sonra Vakıfbank ve daha sonra SPK Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığına getiriliyor.

 Bank Asya ya para yatıran garibanlar FETÖ suçlamasıyla birer birer hapse atılırken, Adam 16 yıl aynı bankanın genel müdürlüğünü yapıyor, kendisi hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığı gibi bir de devletin gözde kurumlarının en tepesine getiriliyor. Sadece bu kadar olsa iyi eşini ve çocuğunu 15 Temmuz darbe girişiminde kaybeden, bir zamanlar Erdoğan’ın en yakınındaki kişinin eşi Nihal Olçoklar: “FETÖCÜ 9 kişinin ismini verdim bunların içlerinden biri eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, diğeri Nurettin Nebati.” Demiştir.

Yoksa bu kişilerin George Orwell’in “Hayvan Çiftliği”nde yazdığı gibi: “Bazı hayvanlar özel, bazıları daha da özeldir.” özel kişilikleri mi var?

Sedat Peker’in anlattıkları olmaz ya bir Avrupa devletinde yaşansaydı hükümet anında istifa eder, yargı gereği neyse onu yapardı.

Ama bizde maşallah kimsenin kılı kıpırdamıyor. Ne Cumhurbaşkanından bir ses var, ne de savcılar harekete geçiyor.

Peki, aşağıdaki kişiler hakkında işlem yapılması için daha nelerin olması gerekiyor bilemiyorum.

- Cumhurbaşkanı Danışmanlarından 2 kişi: Cumhurbaşkanının en yakınındaki kişiler.(Korkmaz Karaca İstifa etti)

- Eski Başbakan danışmanı: Son Başbakan Binali Yıldırım’ın en yakınındaki kişi.

- SPK Eski Başkanı: Cumhurbaşkanının o makama atadığı kişi

- Erzurum Milletvekili: Halen AKP Milletvekili

- Ve 2 Gazeteci

Maşallah bu kişiler öyle organize olmuşlar ki, abi SPK Başkanı rüşvet akarının en tepesindeki kişi, kardeş milletvekili rüşvete aracılık yapıyor, koca diğer işleri organize ediyor. Anlayacağınız aile boyu tam kadro devlete çökmüşler.

Söyler misiniz; 2001 Yılında 3 Y (Yasaklar, Yoksulluk ve Yolsuzluk) ile mücadele etmek için işbaşına gelmiş hükümet, 3 Y’nin üçünde de boğazına kadar batmasına rağmen ve halâ da kamuoyu araştırmalarına göre birinci parti durumunu koruyorsa bunda dindar ve Müslümanların hiç vebali yok mu?

Size Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol’un “Müslüman Vicdanı” adlı yazısından bir bölüm sunacağım:

             “Hz. Osman’ın “beytülmal görevlisi”, yani devlet hazinesinin başındaki yetkili, Abdullah bin Erkam isimli bir sahabeydi. Osman, devlet hazinesinden çeşitli kişilere yüksek miktarda ödemeler yapmasını emrettiğinde Abdullah bunu reddeti; devlet parası kişilere ‘ihsan’ edilemezdi.

Hz. Osman, Abdullah’ı azarlamıştır:

“Sen benim emrettiklerimi teslim eden hazine görevlimsin.”

Abdullah’ın cevabı:

“Ben Müslümanların beytülmalinin gözeticisiyim, senin sülalenin hazine bekçisi değilim!

Abdullah istifa etmiş, hazinenin anahtarını mescide asmıştı! (Murat Akarsu, Kabile Bürokrasisi ve Hz. Osman, Ankara Okulu Yayınları, s. 189)”

Madem samimi Müslümanız, madem dindarız Hz. Osman gibilere biat edip beytülmalın yakınlara yandaşlara peşkeş çekilmesine rızamı göstereceğiz, yoksa Sahabe Abdullah bin Erkam gibi vebal altına girmeden vaziyet mi alacağız. İşte Müslümanın vicdanıyla imtihanı!

Olay gayet net ve açık. Sağlıklı kalın.