İçinde bulunduğumuz korona günlerindeki kısıtlamalar sebebiyle tatil ve seyahatlerimizi de ertelemiş bulunuyoruz. "Madem gidemiyoruz, o halde dünyayı ayağımıza getirelim" diyenler, internet ya da televizyonlardaki belgesel ve gezi programlarıyla kendilerimi avutuyorlar. Bu grupta olanlardan biri de benim.

Geçenlerde izlediğim bu türden bir programda sunulan bilgiler, ceddim adına oldukça gurur vericiydi. Program sunucusu İrlanda'nın Drogheda isimli küçük bir liman şehrinde sokak röportajları yapmakta ve insanlara "Şehrinizin simgesi olan ay-yıldızın nereden geldiğini biliyor musunuz" sorusunu sormaktaydı. Özellikle yaşlı insanlar soruyu kolaylıkla cevap verirlerken, gençler konu hakkında bilgisizdiler.

Programı baştan sona izledikten sonra, daha fazla malumat sahibi olmak için epeyce yazı okudum.

Sizi daha fazla merakta bırakmadan, gelelim konu hakkında bilgiler vermeye;

İrlanda, bağımsızlığını elde ettiği 1921 yılına kadar İngiliz sömürgesidir. Sömürge sistemi içinde yaşayan İrlandalılar, düzene karşı gelmemeleri için daima baskı altında tutulurlar ve fakirlikle terbiye edilirlerdi. İngilizler tarafından acımasızca sömürülen İrlandalıların o zamanki en temel besin kaynağı ise patates idi.

1845 yılında, patates tarlalarına sızan zararlı bir virüs yüzünden, İrlandalılar tüm mahsullerini kaybederler. Uğranılan felaket sebebiyle açlıktan1 milyon kişi ölür ve milyonlarca kişi de ülkeden göç eder. 1851 yılına gelindiğinde ise, artık ülke nüfusunun üçte biri yok olmuştur.

Peki bu durum karşısında İngiltere ne yaptı dersiniz?

Yıllardır İrlandalıların fakirliğinden nemalanan İngiltere, yaşanan kıtlık karşısında kılını dahi kıpırdatmadı.

Öte yandan, binlerce kilometre uzaklıktaki Osmanlı devletinin Sultanı Abdülmecid bu duruma kayıtsız kalamamış ve İrlanda'ya 10.000 Sterlinlik para yardımında bulunma kararı almıştı. Osmanlı’nın o dönem hazinesindeki toplam paranın 160 Bin Sterlin olduğu düşünülürse, bu paranın ne kadar büyük bir rakam olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Ancak, Kraliçe Victoria’nın İrlanda için bütçeden ayırdığı payın 2.000 Sterlin olduğu ve Sultan Abdülmecit’in böylesine büyük miktarda bir yardım yapması halinde kraliçenin halkının gözünde küçük düşeceği ifade edilerek, bu yardım teklifi İngiltere tarafından reddedilir.

Fakat Abdülmecid İrlanda halkını çaresiz bırakmamaya kararlıdır. Daha sonraki yazışmalar neticesinde Abdülmecit, Kraliçe Victoria’nın yapacağı yardımın altında 1000 Sterlinlik bir bağış yapmayı kabul eder.

Öte yandan, muhtemel siyasi gerilimleri ve ulaşım güçlüklerini de göze alarak, 4.000 kilometre uzaklıktaki bu fakir ülkeye 5 adet tahıl yüklü gemiyi de ilave olarak gönderir. İngilizler bu gemileri Dublin Limanı’na sokmayarak engel olmaya çalışsalar da, söz konusu erzak dolu yardım gemileri yüklerini Drogheda Limanı’na boşaltarak İrlanda halkına ulaştırmayı başarırlar.

İrlandalılar, kendilerine yapılan bu iyiliği asla unutmadılar.

Bugün, Türk yardım gemilerinin ulaştığı şehir olan Drogheda'nın futbol takımının armasında bir vefa borcu olarak ay-yıldız amblemi yer almaktadır. Bordo-mavi renklere sahip olan bu takım, aynı zamandaTrabzonsporla da kardeş takımdır.

Patates faciasından tam 70 yıl sonra, Çanakkale savaşında İngiltere tüm sömürgelerinden asker toplarken, en büyük fireyi İrlanda’da vermiştir. Türklerden büyük iyilik gören İrlandalılar, Çanakkale'de Türklere karşı savaşmayı reddederler ve hatta kendilerini bağımsızlığa kadar götürecek bir iç savaşın da kıvılcımını ateşlerler.

Bir diğer hadise ise şöyledir;

1923 yılında Lozan’daki görüşmeler sırasında Avrupalı bütün delege ve temsilciler aleyhimize oy verirken, İrlanda temsilcisi her oylamada lehimize parmak kaldırır.

Bu durum orada bulunan Yahya Kemal'in dikkatini çeker ve kendisine;

“Herkes bizim aleyhimizdeyken, siz her seferinde lehimize oy kullanıyorsunuz, bunu niçin yapıyorsunuz?” diye sorar.

İrlandalı, ‘’Böyle yapmaya mecburum. Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur. Biz bir yandan açlık ve kıtlıktan kırılıp, bir yandan salgın hastalıkla boğuşurken, diğer Avrupalılar’dan hiçbir yardım ve destek görmedik. Ama sizin Osmanlı dedeleriniz, yardım olarak hem para hem de gemiler dolusu erzak gönderdiler. O zor günlerde bize insanca ve dostça uzanan eli asla unutamayız. Siz her zaman desteklenmeye lâyık bir milletsiniz ve bunu çok iyi hak ediyorsunuz!” diye cevap verir.

Bütün bu anlatılanlardan sonra, şimdi sizlere şu soruları sormak istiyorum;

İçinde bulunduğumuz şu zor günlerde Türkiye'nin başka ülkelere yapmış olduğu tonlarca tıbbi malzeme ve maske yardımının ne manaya geldiğini anlayabildiniz mi?

Cumhurbaşkanımızın geçenlerde yaptığı bir açıklamada, üreteceğimiz yerli aşının ihtiyaç sahibi ülkelere ücretsiz gönderileceğine yönelik beyanının manasını kavrayabildiniz mi?

Atalarımız, "Vermekle mal eksilmez" demişlerdir. Unutulmasın ki bizler, "Veren el alan elden üstündür" sözünü düstur edinmiş asil bir milletin fertleriyiz...

Esen Kalın...